Tarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Aralık 2012 Çarşamba

KURULU DÜZENLER (banka)


BDPS yani Borca Dayalı Para Sistemi.

Günümüzdeki faizci zulüm düzeninin adı.

Bir mühendislik projesi BDPS..

Nasıl ki bir meyve suyu fabrikasındaki makinalar, içine atılan meyveleri meyve suyuna dönüştürmeye ‘programlanmışsa’, BDPS de içine dahil olan tüm insanlığı köleleştirmeye programlanmış.

BDPS, küresel zulüm aleti..

Tabiatın yok olmasından, savaşlara,

Trafik sıkışıklığından, soframızdaki sağlıksız yiyeceklere,

Zinanın, hırsızlığın, cinayetlerin artmasından

Aile ve toplum içi huzurun azalmasına kadar daha birçok maddi ve manevi felakette BDPS’nin parmağı var.

Bu çalışmaların amacı BDPS zulmünü ifşa etmek ve bu ‘görünmeyen’ canavarı görünür hale getirmektir.

***


Mezopotamya’da tapınaklar banka görevi görürlerdi.

Rahipler, tanrıların adına iş yaptıklarından halk onlara güvenir ve mallarını teslim ederlerdi.

Tarihi kayıtlar, tapınaklar ile bankacıların gizli, girift ilişkisini ortaya koyuyor.

***

Britikanika Ansiklopedisine göre, Babil’de IGIBI ailesinin kurduğu IGIBI bankaları, hükümetin/tapınağın kasasında duran mallara karşılık borç para üretiyordu.

Bu sistem Rothschild’lerin 18.yüzyıl Avrupasında uygulamaya başladığı sistemin yani
BDPS’nin aynısı idi. (BDPS; Borca Dayalı Para Sistemi.)

IGIBI bankaları da kasadaki maldan çok daha fazla miktarda borç para üretiyor ve yepyeni ürettiği borç para ile ‘faiz’ kazancı elde ediyordu.

BDPS’ciler, Babil’de kil üzerinde yapıyorlarmış bu işi. Bugün ise plastik.

Para basmada devletüstü tekel güç olan ‘IGIBI’ ailesinin bankaları bu muazzam finansman yetkisini de arzusuna göre kullanabilir, menfaatine uygun projeleri destekleyebilirdi.

Babylonian Woe’ın yazarı David Astle’a göre Babil sürgününde İsrailoğullarından bir grup IGIBIbankacılık sisteminde önemli rol oynuyorlardı:

‘İsrailoğulları, Babil para endüstrisinde üst mevkilere yükselmiş olmalılar...Babil
zamanında, Hz. Musa’nın kanunlarına sırt çevirerek para ticaretinin en gizli sırlarını öğrenmişlerdi...Ne ilginçtir ki Pers güçlerinin Babil istilasından hemen sonra İsrailoğulları’nın anavatanlarına geri dönmelerine izin verildi. Ayrıca kabile hayatlarını ve tapınaklarını tekrar inşaa etmeleri için her türlü destek sağlandı...Bütün bu veriler Yahudi bankerlerinin Perslileri finanse ettiğini açıkça
ortaya koyuyor.’

***

Hz. Süleyman’ın ölümünden sonra İsrailoğulları ikiye bölünür.

Kuzeyde İsrail, güneyde Yahuda..

İsrail Asurlular tarafından, Yahuda ise Babiller tarafından sürgüne gönderilir.

İsrailoğullarının dönüm noktası Babil Sürgünü..

İsrailoğullarından bir grubun dinlerini hafife alıp Babil’in putperest yaşantısına asimile olması..

Ve Musa şeriatının dışında hareket eden bu putperest grubun Babil’de para sistemini ellerinegeçirmeleri..

Günümüze kadar gelen uluslararası para sistemi işte bu dönemde keşfediliyor..

BDPS’nin 17. Yüzyıldan itibaren Avrupa’ya girmesi..

2.Dünya savaşı sonrasında ise İsrail’in tekrar kurulması..

Rothschild ve Rockefeller gibi bankerlerinin savaşın finansmanında oynadıkları rol...

Zamanında Perslileri Babil savaşında finanse ettikleri gibi..

İsrail’in bugünkü para birimi Shekel..

Ne tesadüf, Babil’lilerin para biriminin adı da Shekel...

***

BDPS, Babil’de ortaya çıkmış çok eski bir hile.

Her ne kadar İsrailoğullarının hepsi sistemin sahibi olmasa da çoğu, içlerinden bir avuç insanınBDPS’yi kullanarak zulüm yapmasına sessiz kalıyor ve hatta destekliyor.

Bir bakıma bugün Rothschild gibi aileler Samiri’nin rolünü oynuyorlar.

Ve diğerleri Samiri’ye uyuyorlar.

BDPS ise şehvet ateşinde erimiş nefislerin üzerine Samiri’nin attığı toprak misali..

Çünkü bu atılan toprak yani BDPS, ‘Frankçi, Sabatayist’lerin şeytani projelerinin ‘ses’ getirmesinisağlıyor.

BDPS ile körüklenen televizyonları, gazeteleri, filmleri, sanatçıları, yazarları, öğretmenleri,profesörleri ‘böğürüyorlar’ ve kötülüğün, günahın mümkün olduğunca
yayılmasında ‘Hizbuşşeytan’ üyesi olarak görevlerini yerine getiriyorlar.

Ve günahı ‘kutsal’ gören Frankçi/Sabatayist zihniyetin ürünü olan bu Lusiferperest sistem ise diğer İsrailoğullarına ve elbette tüm insanlığa ‘altın buzağı’ olarak sunuluyor.

Lakin her ne kadar çoğunluk Samiri’ye uysa da İsrailoğullarının içlerinde az da olsa ‘Neturei Karta’ gibi Hz.Harun takipçileri de var.

Kısacası BDPS tüm İsrailoğullarının ortak projesi değil.

Bir grup ‘Lucifer’ yani ‘Şeytan’ a tapan Sabataycı/Frankçi bir grup putperestin ‘İblis’i dünyaya,insanların üzerine egemen kılmak adına uyguladıkları hain bir proje...

Lanetli olan ise bu şeytani grubun ‘sapkın’ zihniyeti..

***

Öte yandan gerçek soru ise şu: Bugün bu sistemi altın buzağı gören müslümanlara ne olacak?

Devir değişti, Musa dağa çıktı, artık Samiri’nin sistemine ayak uydurmalı; çağdaş, modern olmalıdiyen müslümanlara...

Unutmamalı ki Hz. Musa da müslümandı, onu takip eden İsrailoğulları da.

Bir de olaylara bu zaviyeden bakmalı.

Günümüzde Samiri sadece Yahudi ırkına mı, yoksa tüm insanlığa mı ‘altın buzağıya’ tapmayı telkin ediyor?

Ve bugün altın buzağıya tapan sadece Yahudiler mi? Yoksa içinde Türk, Kürt, Arap müslümanlarının da olduğu milyarlar mı? 


EKONOMİ HAKKINDA diğer yazılar için tıklayınız.

11 Ağustos 2011 Perşembe

ERİK YETİŞTİRİCİLİĞİ

ERİK YETİŞTİRİCİLİĞİ



1. GİRİŞ
Erikler Asya - Avrupa kökenli türler, Japonya - Çin kökenli türler ve Kuzey Amerika türleri olmak üzere 3 gruba ayrılırlar. Asya – Avrupa grubunda Giant, Presedent, İtalyan, Sugar, Stanley, Karagöynük, Köstendi, Diamond,Victoria ve Can erikleri ( Papaz, Can, Aynalı, Havran); Japonya – Çin grubunda Climax, Santa Rosa, Beauty, Formosa; Kuzey Amerika grubunda Golden Beauty ve Robinson çeşitleri sayılabilir.

2. ERİĞİN EKOLOJİK İSTEKLERİ


2.1. İKLİM İSTEKLERİ
Erik türlerinin iklim istekleri birbirinden farklıdır. Can erikleri ılıman, Avrupa erikleri kışı daha soğuk geçen soğuk ılıman, Japon erikleri ise kışı soğuk geçmeyen ılıman veya sıcak ılıman iklimlerde en uygun şekilde yetişirler. Birçok meyve türünde olduğu gibi erikte de soğuklama ihtiyacı vardır. +7.2 °C’ nin altında can erikleri 400- 500 saat, Japon erikleri 600 saat, Avrupa erikleri ise 1000 saatin üzerinde soğuklama istemektedir.
Eriklerde soğuğa ve dona hassasiyet çiçeklenme ve genç meyve döneminde artar. Bu nedenle erken çiçek açan Can ve Japon eriklerinin kış ve ilkbahar donlarının sık olduğu bölgelerde yetiştirilmesi sakıncalıdır. Açmış çiçekler –2.2 ile –0.6 °C’ ye dayanabildiği halde, genç meyveler –1.1 ile –0.6 ° C’ de zarar görmektedir.

 2.2. TOPRAK İSTEKLERİ
Erik toprak açısından çok fazla seçici meyve değildir. Saçak köklü olduklarından az derin topraklarda da yetişebilirler. Toprağın çok kumlu olduğu durumda erik ağacının ömrü kısa olur. Bu tür topraklarda Japon çeşitleri tercih edilmelidir. Killi topraklarda    P. domestica (Avrupa eriği) ve P. cerasifera ( Can eriği), kurak topaklarda ise badem anaç olarak kullanılır. En uygun toprak PH’ ı  6.5’ dir.

3. DÖLLENME BİYOLOJİSİ
Erik türünde çeşitler döllenme türüne göre kendine verimli, kendine kısmen verimli ve kendine kısır olmak üzere üç gruba ayrılırlar. Bu nedenle kendine kısmen verimli ve kendine kısır çeşitlerle bahçe kurarken mutlak suretle tozlayıcı çeşitler kullanılmalıdır.  Tozlayıcı çeşit seçerken tozlayıcı çeşidin  bahçe kurduğumuz çeşitle aynı anda çiçeklenmesine ve bol miktarda çiçek tozu üretmesine dikkat edilmelidir.


4. ÇOĞALTILMASI ve ANAÇLARI
Genel olarak aşı ile çoğaltılmaktadır. En fazla kullanılan aşı metodu da “Durgun Göz Aşı” sıdır. Kullanılan anaçlar ise erik, şeftali, kayısı ve bademdir.

4.1. ANAÇLAR

4.1.1.Tohum Anaçları

4.1.1.1. Myrobolan Eriği
Türkiye’de can eriği anaçları olarak bilinen ve Prunus cerasifera türü içinde yer alan bu anaçlar, eskiden beri pratikte yoğun olarak kullanılmaktadır.
Ağır ve nemli topraklarda iyi adapte olurlar. Nematodlara, kök çürüklüğüne ve kuraklığa dayanıklıdırlar.
Myrobolan eriği çöğürleri Avrupa (P.domestica) ve Japon (P.salicina) kökenli çeşitlerle iyi uyuşmasına karşılık can erikleri ile şeftaliler için anaç olarak kullanılması uygun değildir.
Myrobolan çöğürleri  üzerine aşılı erik ağaçları büyük taçlı ve çok verimli olurlar. Sağlam yapılı olan ağaçların ömürleri de uzundur.

4.1.1.2. Marianna Eriği
Bu anacın P.ceresifera ile P.munsoniana’nın tabii hibritlenmesi sonucunda meydana geldiği tahmin edilmektedir. Nemli topraklarda da iyi gelişen bu anacın kültür çeşitleri ile uyuşması genel olarak iyidir. Ancak President çeşidi ile iyi uyuşmaz. Meyveleri küçük olup kırmızı renklidir.

4.1.1.3. Şeftali Çöğürü
Erik için orta kuvvetli bir anaçtır. Sıcak, tınlı topraklarda kullanılabilir. Bazı sofralık erik çeşitleri ile iyi uyuşmadığı tesbit edilmiştir. Şeftaliye aşılı erik ağaçları erken meyveye yatar ve meyveleri erken olgunlaşır. Nematodla bulaşık topraklarda, erik yetiştiriciliği için Nemaguard şeftali çöğürleri anaç olarak kullanılmalıdır.

4.1.1.4.  Kayısı Çöğürü (Zerdali)
Özellikle nematodlu bölgelerdeki kumsal topraklarda eriğe anaç olarak kullanılabilir. Japon erik çeşitleri bu anaç üzerinde Avrupa eriklerine göre daha iyi gelişme gösterir. Zerdali anacı erikler için, ancak nematodlu bölgeler için anaç olarak düşünülmelidir. Zerdali, erikler için kuvvetli bir anaçtır. Sıcak, süzek ve kireçli topraklara uygundur. Zerdali anacı üzerine aşılı  eriklerde meyve kalitesi ve verim üzerine aşılı eriklerde meyve kalitesi ve verim üzerinde olumlu etki yapar.

4.1.1.5. Badem Çöğürü
Bazı erik çeşitleri örneğin D’Agen, badem çöğürü üzerinde başarıyla yetiştirilmektedir. Badem Çöğürü erik için orta kuvvetli bir anaç olup, kuru, kireçli ve taşlı topraklar için uygundur. Bademe aşılı eriklerde meyve kalitesi ve verim orta derecededir.

4.1.2.  KLON ANAÇLARI

4.1.2.1.  Pixy
Bodur bir anaçtır. Pixy anacı üzerine aşılı eriklerde %30 oranında gelişmeyi kısıtlamaktadır. Bu nedenle yüksek bir dikim sıklığı sağlar. Pixy anacının kullanıldığı erik bahçelerinde dekara 100-200 ağaç düşmektedir. Bütün erik çeşitleriyle iyi bir uyuşma gösterir. Bu anaca aşılı eriklerde 2.yıl ürün alınabilmektedir. Meyve kalitesi, iriliği açısından olumlu bir etki gösteren Pixy anacının üzerine aşılı erik çeşitlerinin meyvelerinde yüksek oranda şeker görülür.

4.1.2.2.   Myrobolan B
Erik çeşitleriyle büyük ölçüde iyi bir uyuşma gösterir. Stool Bed Layering daldırma metodu ve yeşil çelikle kolay üretilmektedir. Buna karşılık odun çeliği ile üretimde köklenme yüzdesi çok düşük bulunmuştur.
Kuvvetli ve verimli ağaçlar oluşturur. Verimli, kurak topraklar ile killi ve gevşek topraklar çok iyi adapte olurlar.

4.1.2.3.      Myrobolan GF-31
Çok kuvvetli bir anaçtır. Yeşil çelikle çok başarılı üretilmektedir.

4.1.2.4.      Marianna GF 8-1
Bu anaç ağır- nemliden, kumlu- kireçli topraklara kadar değişik topraklarda çok iyi sonuçlar vermektedir. Ağır topraklara dayanıklılığı Myrolandan daha iyidir. Çok verimli ağaçlar yapar. Yeşil çelikle ve Stool Bed Layering daldırma metoduyla kolayca çoğaltılabilir.

5. BAHÇE TESİSİ
Kışı ılık geçen bölgelerde sonbaharda, kışı soğuk geçen bölgelerde ise ilkbaharda fidanlar dikilir. Erik bahçesi kurulacak arazi dikimden 1-2 ay önce mümkünse sonbaharda derin olarak sürülür ve drenaj sorunu varsa drenaj kanalları açılarak arazi tesviyesi yapılır. Dikim yerleri işaretlendikten sonra 60 x 60 cm. boyutunda ve 50 cm. derinliğinde çukurlar açılır. Dikim aralığı 4 x 5, 5x5, 6x 6 veya 7x7 metredir. Dikimden önce fidanlara kök tuvaleti yapılır. Fazla uzamış, yaralanmış, kuru, kırık veya kıvrık olan kökler kesilip atılır. Fidanın tepesi 80- 100 cm’ den, varsa yan dalları 2 –3 göz üzerinden kesilir. Fidan dikimi dikim tahtasıyla yapılmalı ve aşı noktası toprak seviyesinin üzerinde kalacak şekilde dikim yapılmalıdır. Çukurun dip kısmına yanmış çiftlik gübresi ve çukurdan çıkan toprak karıştırılarak çukurun dip kısmına konulmalıdır. Dikimden sonra can suyu verilerek fidanın yanına herek dikilir. Kendine kısmen verimli veya kendine kısır çeşitlerle bahçe kurulacaksa 8 ağaca bir tozlayıcı olacak şekilde bahçe tesis edilmesine dikkat edilmelidir.

6. YILLIK BAKIM İŞLEMLERİ

6.1. Toprak İşleme :
Erik bahçeleri sonbaharda 1 , ilkbaharda 2 kez yüzeysel olarak sürülmelidir. İlkbaharda ağaç dipleri çapalanır.

6.2. Sulama :
Yıllık yağış miktarı 750 mm’ den az olan bölgelerde düzenli olarak yaz aylarında sulama yapılmalıdır. Mayıs ayının 2. Yarısından itibaren sonbahar yağışlarına kadar geçen süre içerisinde toprak yapısına da bağlı olarak  8- 12 kez sulanmalıdır.

6.3. Gübreleme :
Erik ağaçlarına verilecek gübre miktarı yaprak ve toprak analizi sonuçlarına göre saptanmalıdır. Gübre miktarında ağacın yaşı, verim durumu, toprak yapısı ve ekolojik koşullarda etkilidir. Kimyasal gübrelerden fosfor ve potaslı gübreler kış başında; azotlu gübreler ise kış sonunda ilkbahar gelişmesi başlamadan önce verilmelidir. Azotlu gübreler ağacın gelişimi üzerine; bor ve kalsiyumlu gübreler ise meyve kalitesi üzerinde etkilidir. Her yıl dekara 2 – 3 ton yanmış çiftlik gübresi verilmesi faydalıdır. 2 yılda bir yapılan yeşil gübreleme ise toprağın fiziksel yapısını düzeltmesi bakımından uygundur.

6.4. Budama :
Modifiye Lider tipi terbiye şekli Avrupa ve yerli bütün eriklere tavsiye edilir. Özellikle çok mahsuldar Japon eriklerinde kırılmaya mani olmak için kuvvetli çatal dalların meydana getirilmesine büyük bir dikkat gösterilmelidir.
Bazı çeşitler dik, bazıları da yaygın geliştiklerinden budama buna göre yapılmalıdır. Örneğin; bir Japon eriği olan Santa Rosa ve Wickson dik büyüdüklerinden , bunlarda yaygın büyüme teşvik edilmelidir. Halbuki Burbank eriği yaygın büyüdüğü için biraz daha dik büyümesi teşvik edilmelidir.
İlk büyüme mevsimini takip eden kış devresinde çalı dalları (yan dallar) gövdeden itibaren 40-75 cm.’den kesilirler. Odun dalları ve diğer arzu edilmeyen dallar çıkartılırlar. Daha sonra budamalar uç almaları istenilmeyen dalların çıkartılması, dal, dalcıkların yan dallar üzerinde iyi yerleştirilmesi şeklinde olur.

6.5. Meyve Seyreltmesi :
Seyreltme el ile, mekanik olarak veya kimyasal maddeler ile yapılır. Özellikle Japon erikleri ile bazı Can eriklerinde aşırı yüklenme olmaktadır. Ancak can eriklerinde ağaçtaki meyveler aralıklı olarak hasat edildiğinden her meyve toplama işlemi seyreltme yerine geçmektedir. Diğer türlerde el ile seyreltme Haziran dökümünden sonra ve her 5 cm.’de bir meyve olacak şekilde bırakılır. Mekanik seyreltmeçekirdek sertleşmeye başlamadan önce gövde sarsıcıları ile yapılır. Kimyasal seyreltme ise; tam çiçeklenme döneminde DN – 289, Elgerol 30 veya Elgerol 318 ile yapılır.

7. ERİK ÇEŞİTLERİ

7.1. CAN ERİKLERİ
Yeşil turfanda olarak tüketilen bu eriklerde meyveler Nisan-Mayıs aylarında toplanır. Olgun olarak tüketilen Aynalı çeşidi ise Haziran ortasında toplanır. Ağaçlar sıkı dallı, yaygın taçlı 4-8 m. yüksekliğindedir.

7.1.1. Papaz
Meyve orta büyüklükte(15-17 g) yuvarlak, kabuk rengi parlak koyu yeşildir. Tatlı, sulu ve gevrektir. Kendine kısmen verimlidir. Bilinen en iyi tozlayıcısı Aynalı’ dır.

7.1.2. Can
Papaza nazaran daha yuvarlak, açık yeşil ve mayhoş ve suludur. Et dokusu incedir. Olgunluk ilerledikçe yeme kalitesi artar. Meyve ortalama 15-20 gram ağırlığındadır. Kendine verimlidir.

7.1.3. Kebap
Papaz ve Can’ a nazaran daha büyük meyveli (10-13 g) basık, yuvarlak, parlak, koyu yeşildir. Tatlı ve gevrektir. Kendine verimlidir.

7.1.4. Havran
Papazdan 10-15 gün sonra toplanır. Açık yeşil renkte 17-20 gram ağırlığında ve mayhoştur. Kabuğu diğerlerine göre daha ince, çekirdeği küçüktür. Kendine verimlidir.

7.1.5. Aynalı
Meyve sarı zemin üzerine kırmızı yanaklı, sulu, mayhoş, 35-40 gram ağırlığındadır. Kendine verimlidir.

7.2. JAPON ERİKLERİ

7.2.1. Formosa
Meyveler 55-60 gram ağırlığında ve kalp şeklindedir. Sarı zemin üzerine morumsu kırmızı renkte, meyve eti sarı, sulu, ince dokulu, gevrek, tatlı ve aromalıdır. Haziran sonunda olgunlaşır. Tozlayıcıları, Santa Rosa, Wickson ve Beauty çeşitleridir.      

7.2.2.Santa Rosa
Formasa ile aynı anda olgunlaşan 55-60 gram ağırlığında meyveleri olan bir çeşittir. Kabuk koyu mor renkli,çok puslu ve caziptir. Meyve eti koyu pembe-kırmızı,tatlı, sulu, aromalıdır. Formosa, Methley, Burmosa, Beaty, Golden Japon veya Wickson tozlayıcı olarak kullanılır.

7.2.3.Climax
Formosa çeşidinden bir hafta sonra olgunlaşır. Meyve yumurta şeklinde,kabuk kırmızı-mor,sarı benekli kalındır. Meyve eti sarı, yumuşak, sulu, orta tatlı ve çok aromalıdır. Tozlayıcısı Santa Rosa’ dır.
Bilinen bu çeşitler dışında temmuz ayı ortalarında olgunlaşan Red Heart, Temmuz sonunda olgunlaşan Burbank; Ağustos ortasında olgunlaşan Daurte, Reubunnel, Burmosa, Nubiana, Laroda ve Wickson gibi sofralık değeri yüksek yeni çeşitlerde yetiştirilmeye başlamıştır.

7.3. AVRUPA ERİKLERİ
Kurutmalık olmakla beraber sofralık olarak tüketilmeye uygun olanları da vardır. Kendine verimlidir. Ağaçları seyrek dallı, dik, yayvan veya sarkık taçlıdır. 12 metreye kadar yükselebilirler.

7.3.1. Stanley
Ağustos sonunda olgunlaşır. Meyve ortalama 58 gram ağırlığında, yumurta şeklinde, mor-siyah renklidir. Meyve eti sarı, gevrek ve tatlıdır.

7.3.2. Giant
Ağustos ortasında olgunlaşan, ortalama meyve ağırlığı 55 gram, koyu kırmızı-mor renkte, tatlı bir çeşittir.

7.3.3. President
Temmuz sonunda olgunlaşır. Ağaçları çok verimlidir. Dış pazarın çok beğendiği kalite bir çeşittir. Meyve yuvarlak, puslu bordo-kırmızı renkte, orta derecede tatlı, ortalama 40-50 gram ağırlığındadır.   

7.3.4. Sugar
Temmuz sonunda olgunlaşır. Meyve ağırlığı ortalama 40-50 gramdır. Meyve yumurta şeklinde, kırmızı-mor renkli, pusludur. Meyve eti koyu sarı, tatlı, sulu ve hafif aromalıdır.


8. ERİKTE EN ÇOK RASTLANILAN HASTALIK ve ZARARLILAR İLE BUNLARLA MÜCADELE METODLARI


8.1. Erik İç Kurdu  (Cydia Funebrana): Erik iç kurdu, özellikle Ege, Marmara, Karadeniz, Orta ve Güney Anadolu bölgelerinde yaygın olarak erik, kayısı, akdiken ve kiraz ağaçlarında zarar yapmaktadır. Zararlı larvası  meyveye sap dibinden yanlardan ve iki meyvenin birbirine değdiği yerden meyveye girer. Mayısın ilk haftasından itibaren kelebekler çıkarak meyveye zarar vermeye Haziran ayının sonuna kadar devam ederler. Mekanik mücadele olarak kurtlu meyveler toplanarak toprakta açılan derin çukurlara gömülmelidirler. Kimyasal mücadelede etkili maddesi Phosalone, Azinphos Methyl veya Carbaryl olan ilaçlardan 100 lt suya 200 g kullanılır.

8.2. Erik Testereli Arısı (Hoplocampa flava L.): Erik testereli arısı larvası meyveyi bezelye veya fındık büyüklüğünde olduğu çağla döneminde delerek, meyvenin dökülmesine yol açar. Meyvenin çekirdek evini yer. Orta Anadolu, Ege ve Marmara bölgelerinde bazı iller, Güney Doğu Anadolu bölgesinde Hatay, Diyarbakır ve Gaziantep, Karadeniz bölgesinde Amasya, Samsun ve Tokat, Doğu Anadolu bölgesinde Elazığ ve Malatya illerinde zarar yapar. Kültürel mücadele için testereli arı görülen bahçelerde kışın toprak işlemesi yapmak suretiyle zarar azaltılabilir. Kimyasal mücadelede tam çiçeklenme döneminde veya çiçek taç yaprakları dökülürken Parathion Methyl, Endosülfan, Phosalone veya Azinphos-Methyl gibi etkili madde içeren ilaçlardan birinden 200 ml si 100 ml suda çözdürülerek kullanılır.

5 Ağustos 2011 Cuma

Kesme şeker büyüklüğünde tavuk yumurtası

Bursa’nın Mustafakemalpaşa İlçesi’nde Mehmet Cevher adlı çiftçinin tavuğu 5.10 gram ağırlığında yumurtladı.


Yumurtayı kuyumcudaki hassas terazide tartan Cevher, Guinness rekorlar kitabına girmek için başvurdu.


Mustafakemalpaşa’nın Tatkavaklı Köyü’nde oturan ve evinin bahçesinde 20 tavuk besleyen Mehmet Cevher, yumurtaları toplamak için kümese gitti. Mehmet Cevher, tavuklarından birinin yumurtladığı yumurtanın çok küçük olduğunu görünce şaşırdı.


Cevher, yumurtayı gördüğünde önce tavuk yumurtası olmadığını, başka bir hayvanın yumurtası olduğunu düşündüğünü kaydetti. Cevher, “Dikkatli inceleyince tavuk yumurtası olduğunu anladım. Şaşkınlığımı üzerimden atınca doğru torunumun yanına gittim ve internette araştırmaya başladım. Guinness rekorlar kitabında Beyaz Rusya’dan 6.27 gramlık bir tavuk yumurtası olduğunu görünce de hemen bir kuyumcuya gidip tarttırdım ve yumurta 5.10 gram geldi. Ben de Beyaz Rusya’nın elinde olan bu rekoru Türkiye’ye mal etmek istedim. İnternet üzerinden gerekli başvuruları yaptım cevap bekliyorum” dedi.

İspanya Etten Tavuğa Döndü

Euro Bölgesi’nin sorunlu ülkesi İspanya’da ekonomik kriz halkın günlük alışkanlıklarını da ister istemez değiştirmeye başladı. İşsizliğin yüzde 21'i aştığı ülkede ardı ardına alınan kemer sıkma önlemlerine karşı ekonomik istikrar sağlanamayınca halk başta gıda olmak üzere her alanda harcamalarını kıstı. 5 milyonu aşkın işsizin bulunduğu İspanya’da ulusal medya halktaki bu değişimi manşetlerine taşıdı. El Pais gazetesi, “İspanyollar etten tavuğa geçti. İşsizlik ve ekonomideki güvensizlik ailelerin gıda alışkanlığını değiştiriyor” başlığı altında verdiği haberde, ciddi ekonomik sıkıntı yaşayan halkın daha ucuz olan gıda ürünlerine yöneldiğini yazdı. İstatistiklere göre, satışlarda dana etinde yüzde 3.4 kuzu etinde yüzde 10 ve domuz etinde yüzde 4.8 azalma yaşanırken, daha ucuz olan tavuk etinde yüzde 1.5'lik bir artış görüldü.


SATIŞLAR DAHA DA DÜŞECEK
Ayrıca, tazesinden daha ucuz olan dondurulmuş balık ve et ürünlerinin de satışında artış yaşandı. Konuyla ilgili görüşü sorulan İspanya Ticaret Konfederasyonu Başkanı Manuel Garcia Izquierdo, “Henüz dibe vurduğumuzu sanmıyoruz. Ama dayanıklıymış gibi görünsek de et satışlarının daha da ineceğini düşünüyoruz” diye konuştu.


KOBİ iflasları tavan yaptı
İspanya’da kriz Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri de (KOBİ) vurdu. 2011'in ilk çeyreğinde bin 803 KOBİ iflas bayrağını çekti. İspanya Ulusal İstatistik Enstitüsü’ne göre, 2010'un ilk çeyreğine oranla 2011'de iflas açıklayan şirketlerin oranında yüzde 5.9'luk rekor bir artış oldu. Bu yıl ilk çeyreğinde iflasa sürüklenen sektörlerin başında inşaat ve emlak geldiği kaydedildi. INE, iflas eden şirketlerin yüzde 74.9'unun 49 kişiden az işçi çalıştırdığını ifade etti.

22 Temmuz 2011 Cuma

Koyun ve Keçi Yetiştiriciliğinin Geliştirilmesi Hakkında Bilgi

Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Hayvan Yetiştirme ve Islahı Anabilim Dalı öğretim üyesi Dr. Murat Yılmaz, koyun ve keçi yetiştiriciliğin geliştirilmesi için elde edilen ürünlerin doğru değerlendirilmesi ve markalaşmanın sağlanması gerektiğini belitti.

Aydın İl genel Meclisi Tarım, Orman ve Hayvancılık Komisyonu tarafından yürütülen “Aydın’da Koyun ve Keçi Yetiştiriciliğinin Geliştirilmesi” çalışmaları kapsamında İl Genel Meclisi Temmuz ayı toplantılarına davet edilen ADÜ Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Hayvan Yetiştirme ve Islahı Anabilim Dalı öğretim üyesi Dr. Murat Yılmaz; koyun ve keçi yetiştiriciliğinin geliştirilmesi için Aydın’da neler yapılacağına dair bir sunum yaptı.

Aydın’da koyun ve keçi yetiştiriciliğini geliştirmek amacıyla yapılabilecek çalışmalar hakkında bilgi veren Dr. Murat Yılmaz, ilk yapılması gereken uygulamanın Aydın Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği’nin aktif hale gelmesi olması gerektiğini savundu. Aydın Valiliği, İl Özel İdaresi, Aydın İli Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği’nin yapılacak bir protokol ile ADÜ’den teknik destek alarak küçükbaş hayvancılığı geliştirme ile ilgili yetkili bir komisyon oluşturulması gerektiğini belirten Yılmaz, “Bu komisyonda Valilik, İl Özel İdare, Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği, Ziraat Fakültesi Zootekni, Tarla, ve Ekonomi bölümlerinden, Veteriner Fakültesinden ve Tarım İl Müdürlüğünden konusunda uzman kişilerden oluşacak yetkili bir komisyon oluşturulmalıdır. Bu komisyonun amaç ve yetkileri çalışma konuları bir yönerge oluşturularak yürütülmelidir. İlimiz koyun ve keçilerinin tamamıyla kayıt altına alınması ve pilot bölgeler tespit edilerek daha hassas kayıt sistemleri oluşturularak hayvanlara ait soy kütüğü sisteminin oluşturulması için çaba göstermek, bu konuda yetiştiricinin devletin destek ve teşviklerden yararlanmaları için çalışmalar yapılmalıdır” dedi.

“DESTEKLER BU YIL BAŞLIYOR”

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın koyun başına 30 TL ve anası babası bilinen yavru başına 40 TL destek verme uygulamasına bu yıl başlayacağını anımsatan Yılmaz, başta koyun ve keçi yetiştiricileri için birlik önderliğinde uygun bir alanda damızlık koç ve teke üretim çiftliğinin kurulması gerektiğine işaret etti. Birlik üyelerine belirli bir plan doğrultusunda her yıl damızlık dağıtılması ve yetiştiricilerinde üretecekleri damızlıkları sertifikalandırılarak ülke genelinde pazarlanabilmesine işaret eden Yılmaz, “Oluşturulacak komisyon tarafından Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği ve Tarım İl Müdürlüğü desteğiyle yetiştiricileri yönelik bakım besleme ve hastalıklar konusunda eğitim çalışmaları yürütülmeli. İlimiz koyun ve keçi yetiştiricilerine faydalı olacak ve sürekliliği olacak projelerin oluşturulması ve sahaya aktarılmasını sağlanmalı. Kısa sürede yetiştiriciye faydalı olacak, aşı programlarının zamanında ve doğru uygulanması, iç ve dış parazitlerden kaynaklanan hastalıklar önlenmeli” diye konuştu.

“MARKALAŞMA SAĞLANMALI”

Yetiştiricilere ürünlerinin pazarlanması konusunda gerekli çalışmaların yapılması ve bu konuda kooperatif ya da şirketleşmeleri konusunda yol gösterilmesi gerektiğine değinen Yılmaz, “Avrupa Birliği, Ege Kalkınma Ajansı, TÜBİTAK ve yerel destekli birbirini tamamlayacak projeler yapılarak, ildeki hayvancılığın geliştirilmesi için çalışmaların yapılması, mevcut kaynakların doğru şekilde değerlendirtmesini sağlanmalı. Koyun, keçi ve bunlardan elde edilecek ürünler bakımından markalaşma yoluna gidilmesi ve bu konuda tanıtım çalışmalarının yapılmasının sağlanması önemlidir.

Saanen keçisi yetiştiren işletmelerin ortak çalışmalar yaparak gerek yetiştiricilik, gerekse ürün pazarlama konusunda işbirliğine gitmeleri teşvik edilmelidir. Koyun ve keçilerimizden elde edilen ürünlerin en doğru şekilde değerlendirilmesi ve hak ettiği fiyatlardan pazarlanması sağlandığı sürece ilimizin koyun ve keçi yetiştiriciliğinin gelişimi daha kolay sağlanacağı unutulmamalıdır” şeklinde konuştu.
(İHA)

Arıların Beslemede Isı Değişikliğine Dikkat

Gerek insan eliyle gerekse doğal olaylarla iklim değişikliğinin etkileri hayvanların doğal ortamlarında’da sıkıntılara neden oluyor.
Fosil yakıt kullanımı, orman tahribatı gibi nedenler sonucu ortaya çıkan iklim değişikliği etkilerinin, bal arılarının performansına olumsuz yansıdığı bildirildi

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Bahri Yılmaz, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin, arıcılık ve bal üretiminde Çin’den sonra dünyada ikinci sırada yer aldığını söyledi.

Türkiye’nin her ilinde arıcılık yapıldığını ve 5, 6 milyon kayıtlı kovan bulunduğunu belirten Yılmaz, her kovanda bugünlerde 30 bin civarında arı bulunduğunu, bu sayının 1 ay sonra 60 bini aşacağını kaydetti.

Yılmaz, Türkiye’de yıllık üretilen 83 bin ton balın salgı ve çiçek balı olmak üzere iki tür halinde elde edildiğini ifade ederek, “Salgı bal, çam, sedir, köknar ve ladin gibi ağaçlardan elde edilirken, çiçek balı ise doğal flora ile kültür bitkilerinden sağlanıyor. Anadolu’nun bitki açısından çok zengin olması bizim için büyük şans. Ancak hepsi bal üretimi için baskın değil. Arılar bazı bitkilerden polen, bazı bitkilerden bal alabiliyor” dedi.

Türkiye’de üretimi yapılan balın tamamının birinci sınıf ürün olduğunu anlatan Yılmaz, fosil yakıt kullanımı, sanayileşme, yanlış arazi kullanımı ve orman tahribatı gibi nedenler sonucu ortaya çıkan iklim değişikliğinin ise bal arılarının performansına olumsuz yansıdığını kaydetti.

Yılmaz, katı atık kullanımından vazgeçilmesi veya filtre sistemine özen gösterilmesinin önemine değinerek, “Bunların yanı sıra, arazilerin daha etkin ve verimli kullanılması, orman tahribatının önlenip varlığının artırılması ve aynı zamanda çevre kirliliği konusuna hassasiyetle yaklaşılması gerekir. Aksi halde, doğanın dengesini bozacak ani ısı değişikliği ve daha farklı olumsuzluklar sürüp gider” dedi.

Ani ısı farklılığı ve yağış gibi iklim değişikliği etkilerinin sürmesi, arıların yaşamını zorlaştırıp, bal üretiminin düşmesine yol açtığını anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:

“Bazı arılar normal zamanlarda bulundukları yerlere uyum sorunu yaşayabilir ama, iklim değişikliği etkisi o yöreye uygun arı olsa bile, üzerinde risk yaratıyor. Kış ortasında nisan sonu sıcakları, nisan sonu olmasına rağmen şubat serinliği ve yağış görüyoruz. Bu ani ısı değişikliği, arıların performansını olumsuz etkiliyor. Isının aniden 15 derecenin altına düşmesi ve yağış, bal arılarının ölümüne neden olabiliyor. Arı yetiştiricileri de bu sorundan kaynaklanan üretim kaybını, kovanları gezdirerek minimuma indirmeye çalışıyor. ”

Yılmaz, arının, sadece bal üretmekle kalmadığını, bitkileri dölleyerek verimi garanti altına aldığını belirterek, “Doğadaki tek yıllık birçok bitki, döllenmediğinde nesli tükenir. Bu yönüyle bakıldığında arıların ülke ekonomisine katkısı rakamlarla söylenemeyecek kadar büyük” diye konuştu.

Yılmaz, pamuk ve ayçiçeği gibi ürünlerde bazı yasaklanan zirai ilaçların kullanımının da arıların ölüme yol açtığını söyledi.

Bu ilaçların, tohumda üç yıla kadar etkili olduğunu belirten Yılmaz, “Bu ilaçların kullanıldığı bölgelerde arı, hafızasını kaybediyor, kovanına dönemiyor ve kayboluyor. Arıcıların, gittikleri yörede mutlaka ilaçlı tarım yapılıp yapılmadığını öğrenmesinde yarar var” diye konuştu.

Yerli Tohumda Atağa Kalktık

Türkiye kendi tohumunu kendisi üretiyor
Ülkemizde ekilen tohumların yüzde 90'ı artık yerli üretimlerden oluşuyor.Türkiye son yıllarda sertifikalı hububat tohumculuğuna yaptığı yatırımlar sayesinde dışa bağımlılıktan kurtuldu.

Türkiye’nin tahıl ambarı Konya’da sertifikalı tohumculuk hem çiftçiye hem de tohumculuk sektörüne kazandırıyor. Bunun örneklerinden biri olan Kafalı Tohum, 10 yılda katlanarak büyüdü. 3. Organize Sanayi Bölgesi’nde 5 bin metre karelik, 20 bin ton kapasiteli tohum merkezi kuran Ömer Kafalı, sertifikalı hububat tohumculuğunda 1 milyon dolarlık yatırımla yıllık 4 bin ton hububat üretir hale geldi. Firma, Konya çiftçisine kaliteli 10 çeşit buğday, 3 çeşit arpa tohumu sunuyor. Devlet ise sertifikalı tohum kullanan çiftçilere kilo başına 300 lira, sertifikalı tohumculara ise kiloda 120 lira destek veriyor.

Ömer Kafalı, AK Parti iktidarında özellikle son beş yılda hububat tohumculuğuna önemli destekler verildiğini belirtiyor. Hem devletin hem de özel sektörün ciddi yatırımları bulunduğunu dile getiren Kafalı, “Türkiye hububat tohumu ihtiyacının yüzde 90'ını kendi kendisi üretiyor. Eğer bu yatırımlar yapılmamış olsaydı 3 yıl sonra hububat tohumculuğunda tamamen yurt dışına bağımlılık olacaktı.” dedi.

10 çeşit sertifikalı buğday, 3 çeşit sertifikalı arpa tohumu ürettiklerini dile getiren Kafalı, şu bilgileri verdi: “Geçtiğimiz yıl 2 bin, bu sene 4 bin ton üretim yaptık. Gelecek yıl 7 bin ton üretim hedefimiz var. Anaç ve orijinal buğday çeşitlerinin hangi tarlaya ne kadar ekildiğinin envanterini tutuyoruz. Konya’nın ilçe ve köylerinde anlaşmalı çiftçilerimizle hububat üretimi yapıyoruz. Daha sonra Tarım İl Müdürlüğü ekipleri kontrol ediyor. Onay aldıktan sonra elemelerini, ilaçlamalarını yapıyoruz. Daha sonra Ankara’da laboratuara gidiyor. Ankara’da sertifika onayını aldıktan sonra çiftçilerimize satıyoruz. Çiftçilerin iyi verim alabilmesi için a bölgesinde yetişen tohumlar b bölgesinde ekilmesi lazım. Biz bunu sağlayarak çiftçimizin kaliteli ve verimi yüksek ürün elde etmesine destek oluyoruz.”

Sertifikalı tohum kullanan çiftçilerin ürünlerinin verim ve kalitesinin arttığını vurgulayan Ömer Kafalı, “Devlet, hem sertifikalı tohumu alan çiftçiyi hem de sektörü destekliyor. Kiloda 120 lira tohumculara, kiloda 300 lira çiftçiye destek veriyor.” diye konuştu. 10 yıllık öz sermayeleriyle Konya 3. Organize Sanayi Bölgesi’nde dev bir tesis kurduklarını belirten Kafalı, eylül ayında Türkiye’de ilk defa tohumculuk fuarını Tarım İl Müdürlüğü’nün desteğiyle düzenleyeceklerini bildirdi.

Devlet Destekli Tarım Sigortasında Yenilikler Yapıldı

ERKEK BESİ SIĞIRLARI İLE MEYVELERDE ÇİÇEKLENME DÖNEMİ  SİGORTA KAPSAMINA ALINDI

“Tarım Sigortaları Havuzu Tarafından Kapsama Alınacak Riskler, Ürünler, Bölgeler ve Prim Desteği Oranlarına İlişkin Karar” 13 Ocak 2011 tarihli ve 27814

sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 2011/1244 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 2011 yılı uygulaması yürürlüğe girmiştir. Bu kararla;
· Çiftçilerimize zor durumlarında destek olmak, üretimlerini devam ettirmelerini sağlamak ve sürdürülebilir üretim için;
· Bitkisel ürünlerde; dolu, fırtına, hortum, yangın, heyelan ve deprem ile sel ve su baskını,
· Açık alanda yetiştirilen tüm meyvelerde don riski,
· Seralarda; dolu, fırtına, hortum, yangın, heyelan, deprem, sel, su baskını ve taşıt çarpması ile kar ve dolu ağırlığı,
· Süt hayvanı sığırlarının ölüm riski,
· Bio-güvenlik ve hijyen tedbirleri alınmış, kapalı kümeslerde yetiştirilen kümes hayvanlarında ölüm riski,
· Denizlerde ve iç sularda yetiştirilen su ürünlerine (Her türlü hastalık, zehirlenme, kaza ve bazı doğal afetler) ölüm riski, sigorta kapsamına

alınmış idi.

2011 yılında ise ilk defa;

· Süt sığırlarına ilave olarak, erkek besi sığırları sigorta kapsamına alınmıştır.
· Açıkta yetiştirilen meyvelerde çiçeklenme dönemi sigorta kapsamına alınmıştır.
· Prim miktarları; meyvelerde çiçeklenme dönemi dolayısı ile sigorta paketindeki diğer riskler hariç sadece don riskinde 1/3 oranında çiftçi

tarafından, 2/3 oranında devlet prim desteği olarak karşılanacaktır.
· Diğer tüm risklerde devlet prim desteği %50 oranında olacaktır.
· Erkek besi sığırlarının sigorta kapsamına alınması ile; yaklaşık 100 bin besi işletmesinin faydalanacağı beklenmektedir.
· Meyvelerde çiçeklenme döneminin sigorta kapsamına alınması ile; yaklaşık 75 bin meyve üreticisinin faydalanacağı beklenmektedir.

Üreticilerimizin Dikkatine !
· Üreticilerimizin sigorta süresinin kısıtlı olmasını da dikkate alarak, en kısa zamanda ürünlerini, seralarını ve hayvanlarını sigortalatmaları

gerekmektedir.
· Öncelikle çiftçilerimizin, Çiftçi Kayıt Sistemindeki (ÇKS) bilgilerini güncellemeleri gerekmektedir.
· Ayrıca, kapsamdaki riskler dolayısı ile zarar gören çiftçilerimiz 2090 sayılı Kanun kapsamında hiçbir yardımdan faydalanamayacaklardır.

Hayvancılık Destek Ödemeleri Başladı

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, bakanlığın hayvancılık destekleme ödemelerinin devam ettiği ifade edildi. Hayvancılık desteği ödemeleri kapsamında 1. dönem besi sığırı için 8 Haziran’da (yarın) destekleme ödemesi yapılacağı belirtilen açıklamada, “Yapılacak 1. dönem ödemelerde, 250 başa kadar birim hayvan başına 300 lira, 250-500 baş arası hayvanlar için birim başına 150 lira, 500 baş ve yukarı hayvanlar için ise birim başına 75 lira ödenecek” denildi.
Desteklemelerden faydalanmak isteyen üreticilerin müracaatlarının devam ettiği belirtilen açıklamada, “Önümüzdeki günlerde 2. ve 3. dönem ödemeleri de yapılacak.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, üreticilerimize hayvancılık desteklemeleri kapsamında, 2011 yılı içinde 1 milyar 300 milyon lira ödeme gerçekleştirdi” ifadesinde bulunuldu.

İthal Hayvanlar Gemiden İnmeden Satılıyor

İthalat kapıları açılan hayvancılık sektöründe Uruguay ve Avustralyadan hayvanları gemiyle Türkiyeye getirip, gemiden satışa sunmak oldu.

Bazı gazetelerde de hayvancılık firmalarının bu yöndeki reklamları dikkat çekiyor. ‘Şok fiyatlar’ başlığıyla çıkan ilanlarda Uruguay ve Avustralya’dan gelen hayvanları taşıyan gemilerin Türkiye’ye ulaştığı belirtiliyor. Şirket yetkilileri de, ilan üzerine kendilerini arayan potansiyel müşterilere “İsterseniz limandaki gemileri ziyaret ederek hayvanlara bakabilir veya çiftliklerden hayvan seçimi yapabilirsiniz” yanıtını veriyor. Şirket yetkilileri, sipariş üzerine de hayvan getirdiklerini vurguluyor.

Rekabet gazete ilanlarına yansıdı;
Bugüne kadar reklam piyasasına uzak duran hayvancılık sektöründe, artık firmalar yurtdışından getirdikleri hayvanları müşterilerine ‘gazete ilanları’ ile tanıtıyor. Ürdünlü Hijazi ve Gosheh firması, hafta sonu gazetelere verdiği ilanlarda “Gemilerimiz Türkiye’ye gelmeye devam ediyor. Daha önce Uruguay’dan gelen, Avustralya’dan gelecek olan gemimizdeki ve Çorlu’daki çiftliğimizden besili büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarımız çok özel fiyatlarla satışa sunulmuştur” ifadelerine kullandı.

İlanda ‘Şok fiyatlar’ ifadesi dikkat çekerken, gemiden ve çifliklerden fotoğraflar kullanıldı. Tarım Bakanlığı yetkilileri de, son dönemde sektörde artan rekabet nedeniyle, hayvancılık sektöründe daha önce çok da kullanılmayan reklamların devreye girmeye başladığını belirtiyor. Hayvan ticareti yapan firmaların bir kısmının sipariş alıp daha sonra gemilerle hayvanları getirdiğini vurgulayan yetkililer, bir kısmının ise hayvanları Türkiye’ye getirdikten sonra müşteri arayışına başladığını belirtiyor.

21 Temmuz 2011 Perşembe

Kanatlıların Dış Parazitleri İle Mücadele

Tavukların dış parazitlerinden en önemlileri bitler, pireler ve uyuz böcekleridir. Hayvanlara rahatsızlık verirler, zayıf düşürürler.

Bitler

Baş biti, vücut biti, kanat biti diye yaşadığı bölgeye göre ayırıyoruz.

Baş biti çoğaldığı zaman hayvanı öğle rahatsız eder ki hayvan yem yiyemez, uyuyamaz. Düşkünleşir verimi azalır.

Kanat biti çok küçüktür. İnce tüyleri yerler. Sarı renkli esmer yeşilimsidir. Fazla rahatsızlık vermezler.
En yaygın ve en önemli olanı kırmızı tavuk biti denenidir. Kümeslerde güvercinlerde çok bol görülür. Armut biçiminde, kırmızımtırak siyah-kırmızı renktedir. Genç hayvanları çok severler. Hayvanı müthiş rahatsız ederler. Kaşındırırlar. Hem de bolca kan emerler. Eğer çok sayıda olurlarsa , genç kanatlıları 8-10 günde öldürürler.

Pireler

Bunlar da kanatlılara rahatsızlık verirler. Sayıları çoğaldıysa, mücadele etmek gerekir.

Keneler

Aslında güvercinlere ait olan bir kene cinsi tavuklarda da görülür. Yassıdırlar. Geceleri tavuklardan kan emerler. Bir defa kan emdi mi, 4-5 sene kan emmeden yaşayabilirler.
Fazla sayıda olunca, tavukları kansız bırakır. Şiddetli kaşıntı yapar. Bulaşıcı tavuk hastalıklarını taşıdıkları için zararlıdırlar.

Uyuz böcekleri

Tavuklarda uyuz hastalığına yol açarlar. İki çeşit uyuz böceği vardır:

A- Kireç ayak uyuz böceği

Kanatlıların ayaklarında kireçlenme yapar. Onun için bu adı alır. Parazit kireçli kabuklar yapar, bunun altından cildi deler, iltihap meydana getirir. Topallık vardır. Ayaklar anormal bir görünüm alır.

B-Vücut uyuz böceği

Kanatlıların tüylerinin diplerinde yaşar. Tüyleri döker, deride iltihaplanma yapar. Şiddetli kaşıntı ile hayvanı rahatsız eder.

Dış parazitlerle savaş

Barınaklar akarisit ilaçlarla dezenfekte edilir. Badana çok yararlıdır. Yemlikler iyice temizlenmelidir.
Tavuklar parazitlere karşı toz, serpme, banyo şeklinde akarisit ilaçlarla ilaçlanır.

Organik Gübreleri Kullanma

Ahır gübreleri, organik gübreler olarak birinci sırada olmasına rağmen, kulanımında azami faydaların sağlanması bakımından toprağa tatbik edilmeden önce, içeriğinin bitkinin alacağı forma dönüşütürmesi gerekmektedir.


İçindeki zararlı bakterlerin bertarafının sağlanarak toprakta zararlı patojen bakteri populasyonların aktifliğini artırmadan, etkin olanları aktif edecek yönde işleme tabi tutarsak, gübrelerimizin bitkiler tarafından daha etkin alımını sağlarken, toprağımızdaki bakteri populasyonlarından etkin olanlarada besin maddesi sağlıyarak topraktaki canlılığın artmasıyla toprak içersinde bulunan zararlı atıklardan pestistlerin parçalanarak zararlı toksinlerin toprak yararına dönüşünüde sağlamış olacağız.


Diğer taraftan çözünemez forma dönüşmüş olan bitki besin maddelerininde toprak canlıları tarafından ayrışması sağlanarak bitkilerin beslenmeleri için emilim forumlarına dönüştürmüş olacağız.


Bu işlemler genelde kompost işlemi içersinde yapılarak toprak yapısına uygun iyi bir toprak şartlandırıcılığı içinde görülsede, kompostun oluşum sürecinde bazı farklılıklardan dolayı işlemin farklı mikro organizmalırın sürece katılmasıyla işlemin sonucunda faklı oluşumlar meydana gelmektedir.


Her türlü ahır gübrelerinin kompostlaştırma işleminde etkin olan mikro organizmalara bu işlemi tamamlatmak istiyorsak, bu işin yöntemi havasız ortamda faaliyet gösteren mikroorganizmalara yaptırmak zorunluluğu vardır, kompostumuzda faydalı(etkin) mikroorganizmalarla aktiliğinin sağlanarak bu tür mikro organizmaların kompostumuzda çoğalarak hakim duruma gelmesiyle de, ahır gübreleri bitkilere uygulamasında en verimli ve yarayışlı bitki besin maddesi sağlanarak, toprak yapısınıda en iyi toprak şartlandırıcı duruma gelimiş olacaktır.