TARİHTE BİLİNMEYENLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TARİHTE BİLİNMEYENLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Haziran 2015 Pazartesi

Kraliçe Kleopatranın Gizemli yaşamı

Bilgili bir hükümdar mı? Seks delisi mi? Hırslı bir anne mi? Yoksa Afrika kraliçesi mi? İnsanların Kleopatra hakkındaki görüşleri hemen hemen aynı: Güzel bir kadındı; ve oldukça ihtiraslıydı.

İşte Roma'yı sarsan Kraliçe Kleopatra'nın hikayesi...

Sadece hafif meşrep bir kadın değil, kraliçeydi

Bu enteresan kadını günümüze taşıyanlar aslında Hollywood yıldızları Theda Bara, Claudette Colbert ve tabi ki Elizabeth Taylor gibi ünlüler. M. Ö. 1. yüzyılda bu kadar zengin olmanın ne denli eğlenceli olduğunu beyaz perdeye aktardılar.

Mısır'ın eşsiz prensesiydi

M. Ö. 69 yılında doğan Kleopatra, "Auteles" yani "Flüt Çalan" olarak bilinen XII. Ptoleme'nin üçüncü çocuğuydu. Mısır, o zamanlar hala zengindi. Ne var ki, eski imparatorluk yavaş yavaş eriyordu. Makedonyalı sahiplerinden memnun olmayan yerliler son derece huzursuzdu.

Kralın gözde kızıydı

Flütçü, tahtına sahip çıkmak için sürekli Roma'ya giderek yardım istiyordu. Kleopatra'yı da daha 12 yaşındayken bu yolculuklardan birinde yanına almıştı. Böylece Kleopatra, Romalı tefecilerin, işlerin yürümesi için babasından 10.000 altın istediklerini görmüştü.

7 dil bilen entelektüel bir kraliçeydi

Kleopatra'nın iyi bir eğitim aldığı tahmin ediliyor. O dönemin tarihçilerine göre Kleopatra kendi dilinden başka İbraniceyi, Arapçayı, Farsçayı, Ermeniceyi, Habeşçeyi, ve Somali dilini hem okuyup hem yazabiliyordu.

Kardeşler arası entrikalar başlamıştı

Ptoleme, sadece buyruğu altındakilere değil, çocuklarına bile söz geçiremiyordu. Günün birinde uzaklardayken, en büyük kızı Tryphaena tahtı ele geçirdi. O öldürüldükten sonra da taht, ikinci kızı Berenice'ye geçti. Sonra da, Ptoleme Roma yardımıyla geldi ve onu idam ettirdi. En büyük çocuk olan Kleopatra'nın düşünüp bir çözüm bulması için çok nedeni vardı.

Kleopatra için zor bir hayat başlamıştı

Mısır'ın Romalılardan gelecek yardıma ihtiyacı olduğunu biliyordu. Ne var ki, bu yardım için para vermek devletin yoksullaşmasına neden oluyordu. Aile içinde de kendini kollaması gerektiği açıkça ortadaydı. Bir şeyler yolunda gitmiyordu ve düzelmesi gerekiyordu.

Artık Mısır'ın tahtı onundu!

M. Ö. 51 yılında, Kleopatra henüz 18 yaşındayken babası öldü ve krallık Kleopatra ile 10 yaşındaki erkek kardeşi XIII. Ptoleme'ye kaldı. Fakat hükümdarlıkta işler kötü gidiyordu. O yıl Nil taşmadığından tarım berbat durumdaydı. Yerli halkta, kökeni Makedonya olan hanedana karşı güvensizlik ve hatta nefret vardı. Bu melez yönetimden oldukça rahatsızlardı.

Sezar, Kleopatra'yla tanışacağını hissetmişti

Kardeşinin aklına giren harem ağası ve çevresindekiler yüzünden iktidardan uzaklaştırılıp Güney Mısır'daki Nil Vadisi'ne sürgüne yollandı. Bu arada Roma'da iktidar 3'e bölünmüş durumdaydı. Sezar, Pompei ve Crassus arasnda bölüşülen güç, pek parlak değildi. O dönemde kazandığı savaşlarla bu 3'e bölünmüş iktidarda ön plana çıkan Sezar, Kleopatra ve erkek kardeşini barıştırma niyetindeydi.

Büyük bir aşk başlamıştı

Fakat Kleopatra, kardeşiyle barışmak istemiyor, bundan önce Sezar'ı etkilemeyi planlıyordu fakat pratikte ona ulaşması oldukça zordu. Sicilyalı kölesi Apollodores'in önerisiyle kendini kilime sardırtarak Sezar'ın huzuruna taşıttı. Sezar, Kleopatra'nın aklından ve cesaretinden oldukça etkilenmişti. Kleopatra'yı erkek kardeşiyle de barıştıran Sezar, onların arasını bozan harem ağasını da öldürttü.

Cesur ve zeki kraliçe, Roma'yı sarsıyordu!

İşte, Kleopatra buydu. Kendini sardırdığı kilim içinde boğulmak üzereyken Sezar'a ulaşmaya cesaret eden bu kadın, tahtını da geri almayı başarmıştı. Tabii bu arada, 50 yaşına gelmiş ve saçları dökülmüş Sezar'la da yatmıştı. Koskoca Sezar'ı kendine aşık eden bu kadının ihtirası Sezar'a Mısır ordusu karşısında kendi gemilerini yaktırmış, çıkan yangın da İskenderiye'deki kütüphaneye sıçramış ve "insanlığın hafızası" kabul edilen bu kütüphanenin bir kısmını alevler yutmuş.

Mısır'ın tek sahibi çalışkan ve azimli kadındı

Yangından sonra Kleopatra'nın kardeşi Nil'de boğulmuş olarak bulundu. Bundan sonra ise Kleopatra tek başına tahta oturdu ve bütün Mısır'ın yönetimini eline aldı. O sırada Sezar'dan bir çocuğu oldu ve minik Sezarion'u alıp Roma'ya gitti. En büyük hayali, iki imparatorluğu birleştirip Büyük İskender'in de hayali olarak bilinen tüm dünyaya sahip olmaktı. MÖ 44''te Sezar ölünce bu hayallerini ertelemek zorunda kaldı.

Eğlenirken zorluklara göğüs gerdi

Sezar ölünce Roma İmparatorluğu, tahta çıkan Octavian (Sezar'ın yeğeni ve resmi evlatlığı) ve Marcus Antonius arasında ikiye ayrıldı. Doğu, artık Marcus tarafından yönetilmekteydi ve ilk işi de Mısır'ı ziyaret oldu. Antonius Kleopatra'ya delice aşık oldu. Kleopatra'nin Antonius'dan da iki kız çocuğu oldu. Bir süre Tarsus'da yaşadılar ve bu yıllarda Octavius'a savaş açtılar. Aktium'da yapılan savaşta Kleopatra ve Marcus kaçmak zorunda kaldı.

Ölümünde bile cesur Mısır prensesiydi

Kleopatra'nın ölümüne dair birçok rivayet var ama en ünlü efsanelerden biri kendini bir yılana sokturarak intihar ettiğiydi. Ama sürekli yanında bir yılanla gezmeyecek kadar zeki bir kadın olan Kleopatra'nın intihar etmek için kendi zehrini yanında taşıdığı düşünülüyor.

10 Kasım 2014 Pazartesi

4. Murat ve Yenikapı Efsanesi

4. Murat
 4. Murat devri. Padişah tarafından, mey (şarap), afyon ve fal bakmak yasaklanmış. İstanbul'da bütün meyhaneler ve keşhaneler, artık gizlice çalışmaya başlamışlar. 4. Murat, bir gece, tebdil-i kıyafet (kılık değiştirerek) İstanbul'a indiğinde, karşıya geçmeye karar verip bir sandal kiralamış.

Sandalcı, müşterisinin sultan olduğunu bilmiyomuş tabii. Bir ara, sandalın yanından sarkan bir ipi çekmiş. İpin ucunda bir testi! Sultan, "Ne var o testinin içinde?" diye sormuş. Sandalcı, "Ne olacak, mey işte" diye gülerek müşterisine ikram etmiş. Her ne kadar yasaklamış olsa da, 4. Murat'ın alkolle arasının iyi olduğu bilinir. İkramı kabul etmiş; ama yine de, "Mey yasak. Hünkarımız görse kafanı vurdurtur diye korkmuyor musun?" diye sormaktan da geri kalmamış. Sandalcı da hâliyle, "Yâhu hünkâr nereden görecek bizi denizin ortasında?" demiş.
Yenikapı
Aradan biraz zaman geçmiş. Sandalcı bu kez de, teknenin tahtalarından birini kaldırıp aradan afyon çıkarmış ve nargilesine atarak körüklemeye başlamış. Gönlü zengin adam, hemen müşterisine de ikram etmiş. Sultan yine kabul etmiş; ama yasağı gene hatırlatmış. Sandalcı aynı şekilde, "Kim görecek ki bizi denizin ortasında!'" demiş. Biraz daha vakit geçmiş. Bizim sandalcı cebinden fal taşlarını çıkarmış. Hünkâra, "Ver 5 akçe de falına bakayım." demiş. Fal 4. Murat'ın en kızdığı şeymiş, ama "Hadi biraz daha sabredeyim." diye düşünüp, "Bak bari..." demiş.

 Fal taşlarını elinde çalkalayıp atan sandalcı, "Efendi, sorunu sor bakalım." demiş. Padişah, "Hünkâr, şu anda nerededir?" diye sormuş. Sandalcı taşlara bakıp; "Hünkâr, şu an denizdedir." demiş. 4. Murat, endişelenmiş gibi yapıp, "Sakın yakınımızda bi yerde olmasın?!" diye sormuş sandalcıya ve tekrar iyice bakmasını söylemiş. Sandalcı, taşlara tekrar bakmış ve birden, 4. Murat'ın ayaklarına kapanıp, "Affet beni hünkarım!" diye yalvarmaya başlamış. Kıyıya dönene kadar yalvarmaya devam etmiş. Padişah, dayanamayıp, "Sana bir soru soracağımm. Eğer bilirsen, seni affederim. Bilemezsen kıyıya dönünce ânında boynunu vurduracağım." demiş. Sandalcı sevinçle, "Padişahım çok yaşa!" demiş ve merakla soruyu beklemye başlamış.

4. Murat, sandalcıya, "Dönüşte İstanbul'a hangi kapıdan gireceğim?" diye sormuş. Tabii sandalcı hemen itiraz etmiş, "Hünkarım, şimdi ben hangi kapıyı söylesem, siz başka kapıdan girersiniz. Affinıza sığınarak, gireceğiniz kapıyı bir kağıda yazsam ve size versem; kapıdan geçtikten sonra okusanız olur mu?" demiş. Hünkâr, başını "Olur" anlamında sallayınca, sandalcı tahminini yazıp kağıdı vermiş.

Padişah, kağıdı alır almaz, daha bakmadan, yanındaki fedâîsine, "Hemen boynunu vur şu kâfirin" emrini vermiş. Sonra da, "Surlara yeni bir kapı açıla! İstanbul'a oradan gireceğim." demiş çevresindekilere. Kapı 5-10 dakikada açılıp, padişah ve erkânı şehre girmiş. 4. Murat, bir ara, sandalcının kağıda hangi kapıyı yazdığını merak etmiş. Kendinden çok eminmiş, laf olsun diye cebindeki kağıda bakmış. Ama okuyunca hayretler içinde kalmış. Sandalcı, kağıda şunları yazmışmış: "Hünkarım, yeni kapınız vatana millete hayırlı uğurlu olsun"ve o gün bugündür de işte o kapı, "Yenikapı" olarak anılıyormuş.

27 Ekim 2014 Pazartesi

Necip Fazıl ve Osmanlı Arması


Bugün kitaplarımın arasında eski bir kitap dikkatimi çekmişti,epeydir açmamıştım sayfalarını ilginç bir bölün dikkatimi cekti ve sizlerle paylaşmak istedim;



Merhum Necip Fazıl Kısakürek in 1954 lü yıllarda çıkardığı Büyük Doğu mecmuasının bir sayısının kapağında, Osmanlı arması işlemeli sanat eseri bir kumaş resmini yayınlayınca, "padişahlık propagandası yapmak " gibi saçma bir gerekçe ile derginin o sayısının toplatıldığını ve kendisinin de suçlanarak mahkemeye sevkedildiğini ve mahkeme zamanı gelince salon'da
Necip Fazıl'ın  kendisini suçlayan savcıya gayet ibretli bir şekilde
''İçinde adalet işlerine bakılan bu binanın tepesinde aynı Osmanlı arması var Siz de mi padişahlık propagandası yapıyorsunuz?" diye haykırdığını biliyormuydunuz?