Hayvancılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hayvancılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ağustos 2011 Perşembe

KÜRK HAYVANCILIĞI (Kürk Hayvanı Yetiştiriciliği)



Bu yazıda bulunan başlıklar







1.GİRİŞ
2.YAKIN GEÇMİŞTEKİ GELİŞMELER VE MEVCUT DURUM
    2.1. Üretim
    2.2. Dış Ticaret Durumu
    2.3. Stok Durumu
    2.4. Yurtiçi Tüketim
    2.5. Fiyatlar
    2.6. İstihdam
    2.7. Sektörde Eğitim
    2.8. Sektördeki Kuruluşlar ve Sektöre Sağlanan Destekler
    2.9. Pazarlama Faaliyetleri ve Altyapısı
    2.10. Sektörde Araştırma Faaliyetleri ve Altyapısı
    2.11. Diğer Sektör İle İlişki
3. MEVCUT DURUM VE YAKIN GEÇMİŞTEKİ GELİŞMELER
DEĞERLENDİRME VE ALINMASI ÖNGÖRÜLEN TEDBİRLER







1.GİRİŞ

Kürk hayvanı üretimi, kürk elde etmek amacıyla yapılan bir hayvancılık dalıdır. Doğal dengeyi bozuyor gibi görünen bu hayvancılık dalı, doğal dengenin, özellikle doğal hayvan populasyonunun korunmasında önemli bir fonksiyon üstlenmektedir. Kürk giyme veya kullanma isteklerinin önlenememesi nedeniyle artan talebe cevap verebilmek için, avlanarak elde edilen postlardan kürk yapılmaktadır. Kürk yapımında, kurşun deliği olan postlar kalitesiz olduğundan , avlanma yönteminde tuzak veya ilaç kullanımı önerilmektedir. Bilindiği gibi doğada bu yöntemle , kürk hayvanı dışındaki hayvanlar da aynı derecede yakalanma şansına sahiptirler. Bu olay da, hem doğadaki hayvanların doğal dengesi bozulmakta, hem de doğada bulunan yemlerle dengesiz beslenen hayvanlardan elde edilen postlardan yapılan kalitesiz kürkler piyasaya sürülmektedir.
Et elde etmek amacıyla yapılan hayvancılık gibi, kürk elde etmek amacıyla , hayvanı dengeli besleyerek , uygun barınaklarda , kontrollü ve talebe göre sınırlı düzeyde yapılan kürk hayvancılığı ;kürk hayvanını ve doğal dengeyi korumak, çevre kirliliğini önlemek, kaliteli ürün pazarlamayı teşvik etmek bakımından geliştirilmesi gereken bir hayvancılık dalıdır. Bu görüşle; ülke ekonomisi, iklim ve doğal koşullar ile arz-talep durumu dikkate alınarak, kürk hayvanı üretiminde; şinşilla, tavşan, mink, tilki ve Karagül koyunu üretimi esas alınmıştır.

2.YAKIN GEÇMİŞTEKİ GELİŞMELER VE MEVCUT DURUM
2.1. Üretim

2.1.1 Üretim

Şinşilla


Dünyada en kaliteli kürk elde edilen posta sahip olan, güney Amerika menşeli şinşillanın Türkiye’de üretimi 8-10 yıl gibi oldukça yenidir. Almanya ve Fransa’dan, Batı ve Orta Anadolu’ya getirilen ve oradan da ülkemizin değişik yörelerine yayılan bu hayvanın üretimi, daha ziyade sözleşmeli yetiştiricilik şeklinde yapılmaktadır. Günümüzde, Or-Köy’ün uygulama projeleri de dahil olmak üzere orman köylerinde, toprağa bağlı olmadan, şinşilla yetiştiriciliği yapan 500 kadar işletme vardır.
Şinşilla, gebelik süresi 111-128 gün olan, yılda iki kez doğum yapan ve her bir doğumda ortalama 3-4 yavru veren kemirgen bir hayvandır.
Şinşilla yetiştiriciliği, Türkiye2nin her bölgesinde, aile işletmeleri ve bunların bağlı oldukları distribütör şirketler ve kişiler tarafından yapılmaktadır. 4 dişi ve 1 erkek şinşilladan oluşan bir aile, 45x170 cm ( 7 650 ) cm2 ) alan ile 45 cm yüksekliği olan özel bölmeli kafeslerde yetiştirilmektedir. Şinşillanın ilk damızlıkta kullanılma yaşı 8-9 ay olup, damızlıkta kalma süresi 10-15 yıldır.

Tavşan


Daha çok deney hayvanı olarak ve eti için yetiştirilen tavşan; genel olarak çabuk büyüyen, hızlı üreyen ve insanlar tarafından tüketilmeyen bikisel artıkları, kaliteli beyaz ete dönüştüren bir hayvandır. Ayrıca bakımının kolay olması, küçük alanlarda yoğun olarak üretilmesi, her yaştan işgücünün değerlendirilebildiği bir hayvancılık kolu olması, üretimin entansif koşullarda yapılabilmesinin yanında aile işletmeciliğine de çok uygun olması gibi nedenlerle son yıllarda tüm dünyada ve ülkemizde tavşan üretim çalışmaları yoğunluk kazanmıştır.
Genellikle her ırk tavşanın etinden ve postundan yararlanıldığı halde, kürk yapımı için en kaliteli post Rex ve Saten tavşanlarından elde edilmektedir. Post amaçlı yetiştirilen tavşanlar en az 6-8 aylık yaşta kesilmekte, yününden yararlanılan Ankara ( Angora ) tavşanından yılda 1 kg yün elde edilmektedir. Dünya piyasalarında çok aranılan Angora yünü; ince, yumuşak, hafif, ısı tutma kapasitesi koyun yününün 2 katı olan bir yündür.
Kapalı, iyi yalıtılmış, yeterli büyüklükte, hava akımı olmayan , aydınlık, iyi havalandırılabilen kümeslerde tavşan yetiştiriciliği, Türkiye’de, bütün kürk hayvanlarında olduğu gibi çok sıcak bölgelerin dışında tüm bölgelerde yapılabilir. Günümüzde, özellikle Beyaz Yeni Zelanda tavşanı, et ve deney amaçlı yetiştirilmektedir.
Ankara tavşanının yünü, Türkiye’ye, dünya tavşan yünü üretimdeki payı % 90 olan Çin’den getirilmektedir. Almanya ve Fransa’da, özellikle damızlık tavşan üretimi yapılmaktadır. Ankara tavşanının yıllık yün verimi, yapılan ıslah çalışmaları sonucunda ortalama 1 kg’a yükselmiştir. Yün verimi dişilerde 800-1750 g, erkeklerde 600-1450 g arası değişmektedir.


Mink


Mink, kesim hane ve kuluçkahane artıklarını değerlendirebilen bir hayvan olup; et, yumurta, balık, sakatat vb.. nine mikserden geçirildikten sonra hazırlanan yem karmaları ile beslenirler. Yem karmalarına giren taze yem hammaddelerinin çeşidi ve biçimi ile hammaddelere ve yem karmalarına uygulanan depolama vb. işlemler yönünden diğer hayvanlardan farklılık gösterir.
Mink, genel olarak soğuk iklim hayvanı olup, vücut uzunluğu 50 cm, kuyruk uzunluğu 15 cm’dir. Dişi mink ortalama 1.5 kg, erkek mink 2.5 kg ağırlığındadır. Yılda bir doğum yapar ve bir doğumda ortalama 5-6 yavru verir. Şubatın son haftası ile mart ayının ilk haftası içerisinde kızgınlık gösterir. Dört dişi için bir erkek yeterlidir. Gebelik süresi 36-72 gün arasında değişir. Postu 9-10 aylık yaşta alınır. Damızlıkta tutulma süresi 4-5 yıldır.
Mink eti, rende ring sisteminde et-kemik unu haline getirilip diğer hayvanların yemlerine karıştırılmakta, deri işleme esnasında çıkan mink yağları, rafine edilerek kozmetik sanayinde hammadde olarak kullanılmaktadır.
Mink postu üretiminde Danimarka dünyada birinci sırada yer alır. Bunda; kürk işleme tekniğinin gelişmiş olması, pazarlama olanaklarının çok iyi olması, nakliyenin yok denecek kadar az olması, yem yem hammaddelerinin kolay temin edilmesi ve depolama olanaklarının iyi olması, Avrupa’nın bir çok yerinde kurulan kürk borsaları ve fuarlarına katılmaları, bu işle uğraşanların zaman zaman bir araya gelip sorunlarını birlikte tartışmaları, önemli rol oynamaktadır.

Tilki


Tilki, her türlü kesim hane ve kuluçkahane artıklarını ve minkin tüketemediği kurumuş artık yemleri bile iyi değerlendirmesi nedeniyle, mink yetiştiren işletmelere yakın yerlerde yetiştirilmesi daha ekonomik olan bir hayvandır.
Tilki, her iklim kuşağında yaşayabilir. Genel olarak yavru verimi yüksek, yavrunun sütten kesim ağırlığı fazladır. Hızlı ve devamlı büyüyen bir hayvan olup, genellikle boyu 75-100 cm. kuyruk uzunluğu 30-40 cm’dir. Çok çeşitli renk ve varyeteleri vardır.
Tilki yılda bir doğum yapar. Mavi tikinin üreme dönemi, ocak ayının ortalarından nisan ayının başına kadar ki dönem olup, gümüşi tilkinin ise, Şubatın 2. haftasıdır. Tilkinin cinsel olgunluk yaşı 10 ay, gebelik süresi 52 gündür. Doğum, Nisan-Mayıs aylarına rastlar. Bir doğumda gümüşü tilki ortalama 4-5, mavi tilki 7-10 yavru verir. Eylül ayına kadar, yavrular anayla birlikte kalırlar. 8 haftalık yavru, eğer 1.8 kg ise sütten kesilip ayrı kafese alınır. Kızgınlık dönemi Ocak-Nisan arasıdır ve bu dönemde bir erkek bir dişi, aynı kafese konur. Hayvan 7 aylık olunca, gelişmiş tilki ağırlığına ulaşır ve 9-10 aylık çağda (Kasım-Aralık ayları) postu alınır. Tilki 9-10 yıl döl verir. Haziranın ilk günlerinden Ağustosa kadar tüy döker.
Ülkemizde tilki yetiştiriciliği çok az düzeyde olup, pazara intikal eden tilki postları, genellikle Doğu Anadolu bölgesinde yabani halde yaşayan av hayvanlarından elde edilmektedir. Bu postların kaliteli olanları yurt dışına satılmakta, diğerleri ise ülke içerisinde kürk imal edilerek pazarlamaktadır. Ülkemizde av hayvanı olan tilkiden elde edilen postun sayısı kesin olarak bilinmemekle beraber, doğadaki tilki sayısının yıldan yıla azaldığı, hatta neslinin tükenmekte olduğu bir gerçektir.
Mink ve tilki yetiştiriciliği, hava akımı olmayan, açık arazide sundurma tipli barınaklarda, özellikle serin bölgelerde yapılmalıdır.


2.1.2. Üretim Tesisleri

Şinşilla yetiştiriciliği için havalandırılabilen, güneş ışığını doğrudan almayan, doğal aydınlık (güneş görebilen ), rutubeti fazla olmayan bir oda yeterlidir. Bu görüşle, Türkiye’de üreticiler, genellikle evin küçük bir odasını, bodrum veya garaj gibi evin dışındaki mekanları, havalandırma ilavesi yaparak, bu amaçla kullanmaktadırlar. Ancak bu alanlarda hava akımının olmamasına ve fare gibi kemirgenlerin girmemesine dikkat edilmelidir. Mink ve tilki yetiştiriciliği, sundurma altına yerleştirilen kafeslerde; tavşan yetiştiriciliği, kapalı mekanlarda kafes içinde veya serbest olarak yapılmaktadır.

2.1.3. Üretim Teknolojisi



Şinşilla



Ülkemizde, özellikle besleme ve sağlıkla ilgili uygulamalar yapılmaktadır. Üreticiler, maliyetin artmaması amacıyla, hayvanların dövize endeksli rutin gereksinimi olan uygun yem, kum, taş, ot gibi maddeleri kullanmaktan kaçınmaktadırlar. Bunları niteliksizlerini kullanarak verim ve kaliteyi düşürmektedirler. Ayrıca, yeni aileler oluşturmak için dişi ve erkek hayvanların pedigri kartlarına dikkat etmemekte, rasgele hayvanları, hatta kardeş hayvanları bile çiftleştirmektedirler. Bu gibi uygulamaların mutlaka önlenmesi gereklidir.

Tavşan
Damızlık üniteler ile üretim üniteleri birbirinden ayrılmakla beraber, pazar sıkıntısı nedeniyle, tavşancılık Türkiye’de gerektiği gibi gelişmemiştir. Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü’nde et ve yün üretim amaçlı tavşan yetiştiriciliği yapılmakta, üniversitelerde ve araştırma merkezlerinde laboratuvar hayvanı olarak kullanılmaktadır. Sekiz aylık yaştaki tavşanlardan alınan postlardan kürk elde edilebildiği halde, kaliteli kürk, aynı yaştaki Rex ve Saten tavşanlarından elde edilen postlardan yapılmaktadır.


Mink-Tilki

Kesif yeme ilave olarak kullanılan taze et, balık, kuluçkahane artıklarının karışımlarından hazırlanan yem karmaları ile beslenmektedirler. Üretim sonunda 9-10 aylık yaşa gelen mink ve tilkilerden post alınmakta, postlar işlendikten yani tabaklandıktan ve aprelendikten sonra kürk yapımında kullanılmaktadır.

2.1.4.Verim ve Üretim Miktarı


Şinşilla


Ülkemizde, ortalama hayvan başına 2-3 yavru verimine ulaşılmaktadır. Ancak bakım ve besleme, sağlık, post çıkarma ve tabaklama-apreleme uygulamalarındaki hatalardan dolayı, postlar niteliksiz, dünya standartlarına ve kürk borsalarına uygun değildir.

Tavşan
Günümüzde, ülkemizde et ve deney hayvanı olarak tavşan yetiştirilmektedir. Son yıllarda yün amaçlı olarak Ankara tavşanı üretimine yönelik çalışmalar ağırlık kazanmıştır. Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü ve Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi, TÜBİTAK desteğiyle ortak çalışmalar yapmaktadırlar.




Şinşilla

Şinşilla postlarının ham post olarak satılabilirliği, belli kaliteye ulaşılması koşuluyla yüksektir. Özel firmalar tarafından, damızlık ve yavru şinşilla ithal edilmekte, ham post ihracatı yapılmaktadır. Ancak doğru sayısal değerlendirme yapabilecek verilere ulaşılamamıştır.


Mink-Tilki



Post ve kürk ithalatı yapılmaktadır. Rakamsal değerlendirme yapılamamıştır.

2.3. Stok Durumu


Özellikle şinşilla yetiştiriciliğinde, sadece özel firmalarla, bu firmaların denetimindeki üreticilerin elinde bulunan hayvanlar bilinmektedir. Bu durumda bir stoktan bahsetmek mümkün değildir. Mink, tilki ve tavşan yetiştiriciliğinde stok yoktur.

2.4. Yurtiçi Tüketim
Şinşilla, astragan, mink, tilki ve tavşan kürklerinin yurtiçi tüketimine ait resmi kayıtlar bulunmamaktadır. Tavşan ayrıca, laboratuvar ve et hayvanı olarak da değerlendirilmektedir.

2.5. Fiyatlar
Sinşilla ile ilgili fiyatların oluşmasında, yani hayvan ve malzeme ithalatı ile post ve kürk ihracatında yurtdışı firmaların ve borsaların etkisi vardır. Post satışlarında açık artırma sistemi uygulanmaktadır. Hayvan alım fiyatları, alınan hayvanların kalitesine, cinsiyetine ve satıcı firmaya bağlı olarak değişmekte, malzemelerin fiyatları ise üretici ülkenin belirlediği fiyata, nakliye, vergi vs. eklenerek döviz endeksli olarak oluşmaktadır. Mink ve tilki kürkünün fiyatı arz-talep doğrultusunda yurtdışı piyasalarda belirlenmektedir. Tavşanda fiyat, üreticiler tarafından yem ve bakım masrafı dikkate alınarak, değişen miktarlarda belirlenmektedir.


2.6. İstihdam
Şinşilla yetiştiriciliği genellikle bir yan gelir kaynağı olup, konuyla ilgilenen ailelerde özel bir istihdam yaratmamaktadır. Ancak özellikle orman köylüleri gibi toprağa bağlı yetiştiricilik yapılamayan köylerde gelire katkı sağlayabilecek niteliktedir. Orman Bakanlığınca istihdam yaratmak amacıyla 1997-1998 yıllarında 8’er aile olmak üzere toplam 16 aileye kredi verilmiştir. Mink, tilki, tavşan yetiştiriciliğindeki istihdam alanı bulunmaktadır.

2.7. Sektörde Eğitim

Konu ile ilgili eğitim veren özel bir program yoktur. Ancak distribütör şirketler özel yetiştiricilerine gerekli bilgiyi vermektedirler. Ayrıca ziraat ve veteriner fakültelerinde lisans ve lisansüstü öğretimde kürk hayvanlarıyla ilgili çeşitli dersler açılmakta, bilgiler verilmektedir.

2.8. Sektördeki Kuruluşlar ve Sektöre Sağlanan Destekler
Kürk hayvanı yetiştiriciliğinde, bazı kamu kuruluşları ( Or-Köy, Sosyal Yardımlaşma Fonu, Ziraat Bankası ) kredi vermekte, özel kuruluşlar daha çok şinşilla üretiminde distribütörlük yapmaktadırlar. Birlik veya dernekler henüz oluşmamıştır.

2.9. Pazarlama Faaliyetleri ve Altyapısı
Şinşilla postlarının pazarlanmasında, diğer bütün kürk hayvanlarına ait postların pazarlanmasında olduğu gibi; post işleme tekniği gelişmediği için sorunlar vardır. Borsaya sunulan postların, kalite düşüklüğü nedeniyle satış şansı azalmaktadır. Ancak tekniğine uygun bir biçimde kaliteli post üretildiği takdirde, dünya piyasalarında yüksek fiyatla satılabilmektedir. Mink, tilki ile tavşan postları için dünya pazarı açıktır, ancak kaliteli üretim yapıldığı takdirde bu ürünlerin satışı mümkündür.


2.10. Sektörde Araştırma Faaliyetleri ve Altyapısı

çeşitli üniversitelerin ziraat ve veteriner fakültelerinde, tavşan, şinşilla ve mink ile yapılmış olan ve devam eden bilimsel çalışmalar vardır. Ankara Tavşanı üretimini geliştirmeye yönelik olarak, Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü ile Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi tarafından destekli çalışmalar yapılmaktadır.

2.11. Diğer Sektör İle İlişki
Kürk hayvanlarının Türkiye’de sağlık, turizm ya da çevre gibi konularla pek etkileşimi yoktur ve özellikle şinşillanın yerli hayvan olmaması nedeniyle neslinin tükenme riski de söz konusu değildir. Kapalı alanda kokusuz ve gürültüsüz yetiştirilebildiği için çevreye bir olumsuzluk yansıtmamaktadır. Kürk hayvanlarından çeşitli turistik eşya yapılarak, tavşan eti lokantalarda değerlendirilerek, turizmi olumlu yönde etkileyebilmektedir. Yem sektörü ile doğrudan ilişkileri vardır.
Damızlık sağlanması nedeniyle uluslar arası şirketlerle; yem hammaddelerinin ve karma yemin sağlanması yönünde yem sektörü ile; kafes ve diğer üretim araç-gereçler yönünden çeşitli endüstri dalları ile; hastalık ve üretim hijyeni yönünden ilaç sektörü ve sağlık kuruluşlar ile; post işleme ve tabaklama yönünden dericilik ve kürk değerlendirme endüstri sektörü ile; ürün pazarlanması yönünden, ihracatçı kuruluşlarla; bu sahada çalışacak bakıcı ve teknik elemanların yetiştirilmesi yönünden eğitim kuruluşları ile ve üretimin geliştirilmesine yönelik araştırmalar açısından üniversitelerle ilişki içindedir.

3. MEVCUT DURUM VE YAKIN GEÇMİŞTEKİ GELİŞMELER
Minkin şu anda mevcut damızlık kapasitesi ve sektörde yıllık üretimi üreticiler tarafından gizli tutulduğundan, rakamsal bir değerlendirme yapılamamaktadır. Ancak yakın geçmişte yapılan bazı girişimler, yetiştirme tekniğine uygun yapılmadığından ve Köy-Tür örneğinde olduğu gibi sözleşmeli çalışma sistemine uygun olmadığından, mink üretimi gelişememiş ve sistem kapatılmıştır.
Ülkemizde, 671 bin ton tavuk eti üretiminden elde edilecek 245 bin ton artığı yedirmek suretiyle 2 600 000 adet post üretmek mümkündür. Bunların yanında balık ve balık artıkları ile büyükbaş kesim hane artıkları da değerlendirildiğinde, bu rakam % 15-20 dolayında artırılabilir.
Avrupa ve Amerika’da tilkinin ticari olarak yetiştirilmesi minkten daha önce başlamıştır. Özellikle gümüşi ve mavi tilki oldukça önem kazanmıştır. Ülkemizde tilki postundan yapılan kürk , avcılık ve mink çiftliklerinin yanında yapılan yetiştiricilik ürünleri olup, üreticiden rakamsal değerlendirme yapılabilecek bilgi alınamamıştır.
Türkiye’de şinşilla yetiştiriciliği küçük çapta başlatılmış olmasına rağmen asıl gelişimi 1992 yılının ikinci yarısına rastlamaktadır. Günümüzde bazı Alman ve Fransız firmalarının Türkiye’de kurduğu ana bayilikler yoluyla, özellikle İzmir, İzmit, Çankırı, Denizli, Kastamonu, Ankara ve Antalya dolaylarında 500’e yakın işletmede özel üretim yapılmaktadır. Şinşilla üretimini sağlayan özel sektöre ait bayiler, her biri 4 dişi 1 erkekten oluşan damızlık aileler ithal ederek, küçük işletmelere dağıtmaktadırlar. Kamu sektöründe mink, tilki ve şinşilla üretimi yapan ve araştırma çalışmalarını sürdüren üniversitelerin dışında hiçbir kuruluş yoktur. Tavşan üretiminde tek kuruluş, 300 dişi anaç kapasiteye sahip Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü’dür. Türkiye’de tavşancılık konusunda üretim ve tüketime ilişkin istatistiksel değerlendirme yapılmadığı için özel kuruluşlara ait üretim miktarı bilinmemektedir. Entansif üretim yapan birkaç özel işletmenin dışında Türkiye’de tavşancılık, küçük aile işletmeleri şeklinde yapılmaktadır.

DEĞERLENDİRME VE ALINMASI ÖNGÖRÜLEN TEDBİRLER
· Halen diğer hayvancılık alanlarında verilmekte olan kontrollü zirai kredilerin miktarının artırılması ve öz kaynak kredi paylarının 70:30 yerine 50:50 şeklinde düzenlenmesi uygun olacaktır.
· Kredi verilmeden önce bu tür faaliyetlerin öncelikle nerelerde yapılması gerektiği tespit edilmeli; bu bölgelerde tüketilecek hayvansal yem kaynaklarının ( kesim hane ve balık artıkları gibi ) kolaylıkla bulunabileceği yerlerde, işletmeler, yem yapımı için tesisler ve işleme üniteleri kurulmalıdır. Bunlara, bu konuda eğitim almış uzman kişilerin denetimi altında teşvik kredileri ve zirai krediler verilmelidir.
· Kürk hayvancılığı için en büyük sorunu oluşturan kürk işleme sanayi geliştirilmesi, üretim ve değerlendirme konularında deneyimli bir teknik denetleme kurulu oluşturulmalı; üretimde alt yapının ( bina, kafes, araç-gereç vb. ) kurulmasından damızlık ithaline ve elde edilen ürünün son işlemlerinden ( post çıkarma, kürk işleme vb. ) pazarlanmasına kadar tüm üretim halkaları bu kurulca denetlenmeli; bunun yanında, yurtiçinde işleme teknikleri geliştirilinceye kadar gümrük vergisi düşürülmeli veya başka kontrol edici bir düzenleme getirilmelidir.
· Ülkemizde bu alanda kullanılacak aşı ve ilaç üretimi olmadığından bunların ithalinde kolaylıklar sağlanmalıdır.
· Bakım ve besleme, sağlık, ürünlerin işlenmesi ve pazarlanması ile sermaye gibi konuların daha kolay çözümü için entegre üretim özendirilmelidir.
· Gazete, TV yayın organları ve TEMA vakfı gibi kuruluşlardan yararlanılarak kürk hayvanlarını tanıtan programlar yapılmalı, bu hayvanların bakım ve beslenmesi konularında halk aydınlatılmalıdır.
· İlgili kuruluşlar yurtdışındaki yayınlara üye olmalı, çiftçiye haber ve eğitim amaçlayan dergi ve broşür dağıtılmalıdır.
· Kürk hayvanlarının bakım ve beslenmesi ile post işleme tekniği konularında elemanların uygulamalı eğitimi için yurtdışı eğitim bursları verilmeli; eğitim ve araştırma ünitelerinde belirli dönemlerde eğitim programları yapılmalıdır.
· Özellikle tavşan eti tüketim alışkanlığı kazandırılmalı, postundan çeşitli aksesuar ve oyuncak yapılabileceğine dair tanıtım programları düzenlenmelidir.
· Kürk hayvanlarının hastalıklarını teşhiş ve kontrol laboratuarları kurulmalı ve bu konuda çalışacak uzman veteriner hekim sayısı artırılmalıdır.
· Verimliliği artırmak ve çeşitli konularda yetiştiricinin sorunlarına çözüm getirmek amacıyla, araştırma faaliyetinde bulunan kürk hayvancılığı birimleri kurulmalıdır.
· Kürk hayvanı yetiştiricileri eğitim üniteleri ve araştırma istasyonları işbirliği yapmalıdır.
· Üniversite, Bakanlık, yetiştirici ve pazarlayıcı temsilcilerinden oluşan danışma kurulu daha etkin kılınmalı ve kurulun yılda en az bir kez toplanması sağlanmalıdır.
· Kürk hayvanı yetiştiricilerinin örgütlenmesi teşvik edilmelidir.
· Damızlık hayvan ve materyal ithalinde bürokratik işlemler, yetiştiricilikte sorunlara yol açmayacak biçimde, azaltılmalıdır.


http://www.tarim.gov.tr









5 Ağustos 2011 Cuma

Kesme şeker büyüklüğünde tavuk yumurtası

Bursa’nın Mustafakemalpaşa İlçesi’nde Mehmet Cevher adlı çiftçinin tavuğu 5.10 gram ağırlığında yumurtladı.


Yumurtayı kuyumcudaki hassas terazide tartan Cevher, Guinness rekorlar kitabına girmek için başvurdu.


Mustafakemalpaşa’nın Tatkavaklı Köyü’nde oturan ve evinin bahçesinde 20 tavuk besleyen Mehmet Cevher, yumurtaları toplamak için kümese gitti. Mehmet Cevher, tavuklarından birinin yumurtladığı yumurtanın çok küçük olduğunu görünce şaşırdı.


Cevher, yumurtayı gördüğünde önce tavuk yumurtası olmadığını, başka bir hayvanın yumurtası olduğunu düşündüğünü kaydetti. Cevher, “Dikkatli inceleyince tavuk yumurtası olduğunu anladım. Şaşkınlığımı üzerimden atınca doğru torunumun yanına gittim ve internette araştırmaya başladım. Guinness rekorlar kitabında Beyaz Rusya’dan 6.27 gramlık bir tavuk yumurtası olduğunu görünce de hemen bir kuyumcuya gidip tarttırdım ve yumurta 5.10 gram geldi. Ben de Beyaz Rusya’nın elinde olan bu rekoru Türkiye’ye mal etmek istedim. İnternet üzerinden gerekli başvuruları yaptım cevap bekliyorum” dedi.

İspanya Etten Tavuğa Döndü

Euro Bölgesi’nin sorunlu ülkesi İspanya’da ekonomik kriz halkın günlük alışkanlıklarını da ister istemez değiştirmeye başladı. İşsizliğin yüzde 21'i aştığı ülkede ardı ardına alınan kemer sıkma önlemlerine karşı ekonomik istikrar sağlanamayınca halk başta gıda olmak üzere her alanda harcamalarını kıstı. 5 milyonu aşkın işsizin bulunduğu İspanya’da ulusal medya halktaki bu değişimi manşetlerine taşıdı. El Pais gazetesi, “İspanyollar etten tavuğa geçti. İşsizlik ve ekonomideki güvensizlik ailelerin gıda alışkanlığını değiştiriyor” başlığı altında verdiği haberde, ciddi ekonomik sıkıntı yaşayan halkın daha ucuz olan gıda ürünlerine yöneldiğini yazdı. İstatistiklere göre, satışlarda dana etinde yüzde 3.4 kuzu etinde yüzde 10 ve domuz etinde yüzde 4.8 azalma yaşanırken, daha ucuz olan tavuk etinde yüzde 1.5'lik bir artış görüldü.


SATIŞLAR DAHA DA DÜŞECEK
Ayrıca, tazesinden daha ucuz olan dondurulmuş balık ve et ürünlerinin de satışında artış yaşandı. Konuyla ilgili görüşü sorulan İspanya Ticaret Konfederasyonu Başkanı Manuel Garcia Izquierdo, “Henüz dibe vurduğumuzu sanmıyoruz. Ama dayanıklıymış gibi görünsek de et satışlarının daha da ineceğini düşünüyoruz” diye konuştu.


KOBİ iflasları tavan yaptı
İspanya’da kriz Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri de (KOBİ) vurdu. 2011'in ilk çeyreğinde bin 803 KOBİ iflas bayrağını çekti. İspanya Ulusal İstatistik Enstitüsü’ne göre, 2010'un ilk çeyreğine oranla 2011'de iflas açıklayan şirketlerin oranında yüzde 5.9'luk rekor bir artış oldu. Bu yıl ilk çeyreğinde iflasa sürüklenen sektörlerin başında inşaat ve emlak geldiği kaydedildi. INE, iflas eden şirketlerin yüzde 74.9'unun 49 kişiden az işçi çalıştırdığını ifade etti.

22 Temmuz 2011 Cuma

Koyun ve Keçi Yetiştiriciliğinin Geliştirilmesi Hakkında Bilgi

Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Hayvan Yetiştirme ve Islahı Anabilim Dalı öğretim üyesi Dr. Murat Yılmaz, koyun ve keçi yetiştiriciliğin geliştirilmesi için elde edilen ürünlerin doğru değerlendirilmesi ve markalaşmanın sağlanması gerektiğini belitti.

Aydın İl genel Meclisi Tarım, Orman ve Hayvancılık Komisyonu tarafından yürütülen “Aydın’da Koyun ve Keçi Yetiştiriciliğinin Geliştirilmesi” çalışmaları kapsamında İl Genel Meclisi Temmuz ayı toplantılarına davet edilen ADÜ Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Hayvan Yetiştirme ve Islahı Anabilim Dalı öğretim üyesi Dr. Murat Yılmaz; koyun ve keçi yetiştiriciliğinin geliştirilmesi için Aydın’da neler yapılacağına dair bir sunum yaptı.

Aydın’da koyun ve keçi yetiştiriciliğini geliştirmek amacıyla yapılabilecek çalışmalar hakkında bilgi veren Dr. Murat Yılmaz, ilk yapılması gereken uygulamanın Aydın Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği’nin aktif hale gelmesi olması gerektiğini savundu. Aydın Valiliği, İl Özel İdaresi, Aydın İli Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği’nin yapılacak bir protokol ile ADÜ’den teknik destek alarak küçükbaş hayvancılığı geliştirme ile ilgili yetkili bir komisyon oluşturulması gerektiğini belirten Yılmaz, “Bu komisyonda Valilik, İl Özel İdare, Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği, Ziraat Fakültesi Zootekni, Tarla, ve Ekonomi bölümlerinden, Veteriner Fakültesinden ve Tarım İl Müdürlüğünden konusunda uzman kişilerden oluşacak yetkili bir komisyon oluşturulmalıdır. Bu komisyonun amaç ve yetkileri çalışma konuları bir yönerge oluşturularak yürütülmelidir. İlimiz koyun ve keçilerinin tamamıyla kayıt altına alınması ve pilot bölgeler tespit edilerek daha hassas kayıt sistemleri oluşturularak hayvanlara ait soy kütüğü sisteminin oluşturulması için çaba göstermek, bu konuda yetiştiricinin devletin destek ve teşviklerden yararlanmaları için çalışmalar yapılmalıdır” dedi.

“DESTEKLER BU YIL BAŞLIYOR”

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın koyun başına 30 TL ve anası babası bilinen yavru başına 40 TL destek verme uygulamasına bu yıl başlayacağını anımsatan Yılmaz, başta koyun ve keçi yetiştiricileri için birlik önderliğinde uygun bir alanda damızlık koç ve teke üretim çiftliğinin kurulması gerektiğine işaret etti. Birlik üyelerine belirli bir plan doğrultusunda her yıl damızlık dağıtılması ve yetiştiricilerinde üretecekleri damızlıkları sertifikalandırılarak ülke genelinde pazarlanabilmesine işaret eden Yılmaz, “Oluşturulacak komisyon tarafından Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği ve Tarım İl Müdürlüğü desteğiyle yetiştiricileri yönelik bakım besleme ve hastalıklar konusunda eğitim çalışmaları yürütülmeli. İlimiz koyun ve keçi yetiştiricilerine faydalı olacak ve sürekliliği olacak projelerin oluşturulması ve sahaya aktarılmasını sağlanmalı. Kısa sürede yetiştiriciye faydalı olacak, aşı programlarının zamanında ve doğru uygulanması, iç ve dış parazitlerden kaynaklanan hastalıklar önlenmeli” diye konuştu.

“MARKALAŞMA SAĞLANMALI”

Yetiştiricilere ürünlerinin pazarlanması konusunda gerekli çalışmaların yapılması ve bu konuda kooperatif ya da şirketleşmeleri konusunda yol gösterilmesi gerektiğine değinen Yılmaz, “Avrupa Birliği, Ege Kalkınma Ajansı, TÜBİTAK ve yerel destekli birbirini tamamlayacak projeler yapılarak, ildeki hayvancılığın geliştirilmesi için çalışmaların yapılması, mevcut kaynakların doğru şekilde değerlendirtmesini sağlanmalı. Koyun, keçi ve bunlardan elde edilecek ürünler bakımından markalaşma yoluna gidilmesi ve bu konuda tanıtım çalışmalarının yapılmasının sağlanması önemlidir.

Saanen keçisi yetiştiren işletmelerin ortak çalışmalar yaparak gerek yetiştiricilik, gerekse ürün pazarlama konusunda işbirliğine gitmeleri teşvik edilmelidir. Koyun ve keçilerimizden elde edilen ürünlerin en doğru şekilde değerlendirilmesi ve hak ettiği fiyatlardan pazarlanması sağlandığı sürece ilimizin koyun ve keçi yetiştiriciliğinin gelişimi daha kolay sağlanacağı unutulmamalıdır” şeklinde konuştu.
(İHA)

Arıların Beslemede Isı Değişikliğine Dikkat

Gerek insan eliyle gerekse doğal olaylarla iklim değişikliğinin etkileri hayvanların doğal ortamlarında’da sıkıntılara neden oluyor.
Fosil yakıt kullanımı, orman tahribatı gibi nedenler sonucu ortaya çıkan iklim değişikliği etkilerinin, bal arılarının performansına olumsuz yansıdığı bildirildi

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Bahri Yılmaz, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin, arıcılık ve bal üretiminde Çin’den sonra dünyada ikinci sırada yer aldığını söyledi.

Türkiye’nin her ilinde arıcılık yapıldığını ve 5, 6 milyon kayıtlı kovan bulunduğunu belirten Yılmaz, her kovanda bugünlerde 30 bin civarında arı bulunduğunu, bu sayının 1 ay sonra 60 bini aşacağını kaydetti.

Yılmaz, Türkiye’de yıllık üretilen 83 bin ton balın salgı ve çiçek balı olmak üzere iki tür halinde elde edildiğini ifade ederek, “Salgı bal, çam, sedir, köknar ve ladin gibi ağaçlardan elde edilirken, çiçek balı ise doğal flora ile kültür bitkilerinden sağlanıyor. Anadolu’nun bitki açısından çok zengin olması bizim için büyük şans. Ancak hepsi bal üretimi için baskın değil. Arılar bazı bitkilerden polen, bazı bitkilerden bal alabiliyor” dedi.

Türkiye’de üretimi yapılan balın tamamının birinci sınıf ürün olduğunu anlatan Yılmaz, fosil yakıt kullanımı, sanayileşme, yanlış arazi kullanımı ve orman tahribatı gibi nedenler sonucu ortaya çıkan iklim değişikliğinin ise bal arılarının performansına olumsuz yansıdığını kaydetti.

Yılmaz, katı atık kullanımından vazgeçilmesi veya filtre sistemine özen gösterilmesinin önemine değinerek, “Bunların yanı sıra, arazilerin daha etkin ve verimli kullanılması, orman tahribatının önlenip varlığının artırılması ve aynı zamanda çevre kirliliği konusuna hassasiyetle yaklaşılması gerekir. Aksi halde, doğanın dengesini bozacak ani ısı değişikliği ve daha farklı olumsuzluklar sürüp gider” dedi.

Ani ısı farklılığı ve yağış gibi iklim değişikliği etkilerinin sürmesi, arıların yaşamını zorlaştırıp, bal üretiminin düşmesine yol açtığını anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:

“Bazı arılar normal zamanlarda bulundukları yerlere uyum sorunu yaşayabilir ama, iklim değişikliği etkisi o yöreye uygun arı olsa bile, üzerinde risk yaratıyor. Kış ortasında nisan sonu sıcakları, nisan sonu olmasına rağmen şubat serinliği ve yağış görüyoruz. Bu ani ısı değişikliği, arıların performansını olumsuz etkiliyor. Isının aniden 15 derecenin altına düşmesi ve yağış, bal arılarının ölümüne neden olabiliyor. Arı yetiştiricileri de bu sorundan kaynaklanan üretim kaybını, kovanları gezdirerek minimuma indirmeye çalışıyor. ”

Yılmaz, arının, sadece bal üretmekle kalmadığını, bitkileri dölleyerek verimi garanti altına aldığını belirterek, “Doğadaki tek yıllık birçok bitki, döllenmediğinde nesli tükenir. Bu yönüyle bakıldığında arıların ülke ekonomisine katkısı rakamlarla söylenemeyecek kadar büyük” diye konuştu.

Yılmaz, pamuk ve ayçiçeği gibi ürünlerde bazı yasaklanan zirai ilaçların kullanımının da arıların ölüme yol açtığını söyledi.

Bu ilaçların, tohumda üç yıla kadar etkili olduğunu belirten Yılmaz, “Bu ilaçların kullanıldığı bölgelerde arı, hafızasını kaybediyor, kovanına dönemiyor ve kayboluyor. Arıcıların, gittikleri yörede mutlaka ilaçlı tarım yapılıp yapılmadığını öğrenmesinde yarar var” diye konuştu.

Yerli Tohumda Atağa Kalktık

Türkiye kendi tohumunu kendisi üretiyor
Ülkemizde ekilen tohumların yüzde 90'ı artık yerli üretimlerden oluşuyor.Türkiye son yıllarda sertifikalı hububat tohumculuğuna yaptığı yatırımlar sayesinde dışa bağımlılıktan kurtuldu.

Türkiye’nin tahıl ambarı Konya’da sertifikalı tohumculuk hem çiftçiye hem de tohumculuk sektörüne kazandırıyor. Bunun örneklerinden biri olan Kafalı Tohum, 10 yılda katlanarak büyüdü. 3. Organize Sanayi Bölgesi’nde 5 bin metre karelik, 20 bin ton kapasiteli tohum merkezi kuran Ömer Kafalı, sertifikalı hububat tohumculuğunda 1 milyon dolarlık yatırımla yıllık 4 bin ton hububat üretir hale geldi. Firma, Konya çiftçisine kaliteli 10 çeşit buğday, 3 çeşit arpa tohumu sunuyor. Devlet ise sertifikalı tohum kullanan çiftçilere kilo başına 300 lira, sertifikalı tohumculara ise kiloda 120 lira destek veriyor.

Ömer Kafalı, AK Parti iktidarında özellikle son beş yılda hububat tohumculuğuna önemli destekler verildiğini belirtiyor. Hem devletin hem de özel sektörün ciddi yatırımları bulunduğunu dile getiren Kafalı, “Türkiye hububat tohumu ihtiyacının yüzde 90'ını kendi kendisi üretiyor. Eğer bu yatırımlar yapılmamış olsaydı 3 yıl sonra hububat tohumculuğunda tamamen yurt dışına bağımlılık olacaktı.” dedi.

10 çeşit sertifikalı buğday, 3 çeşit sertifikalı arpa tohumu ürettiklerini dile getiren Kafalı, şu bilgileri verdi: “Geçtiğimiz yıl 2 bin, bu sene 4 bin ton üretim yaptık. Gelecek yıl 7 bin ton üretim hedefimiz var. Anaç ve orijinal buğday çeşitlerinin hangi tarlaya ne kadar ekildiğinin envanterini tutuyoruz. Konya’nın ilçe ve köylerinde anlaşmalı çiftçilerimizle hububat üretimi yapıyoruz. Daha sonra Tarım İl Müdürlüğü ekipleri kontrol ediyor. Onay aldıktan sonra elemelerini, ilaçlamalarını yapıyoruz. Daha sonra Ankara’da laboratuara gidiyor. Ankara’da sertifika onayını aldıktan sonra çiftçilerimize satıyoruz. Çiftçilerin iyi verim alabilmesi için a bölgesinde yetişen tohumlar b bölgesinde ekilmesi lazım. Biz bunu sağlayarak çiftçimizin kaliteli ve verimi yüksek ürün elde etmesine destek oluyoruz.”

Sertifikalı tohum kullanan çiftçilerin ürünlerinin verim ve kalitesinin arttığını vurgulayan Ömer Kafalı, “Devlet, hem sertifikalı tohumu alan çiftçiyi hem de sektörü destekliyor. Kiloda 120 lira tohumculara, kiloda 300 lira çiftçiye destek veriyor.” diye konuştu. 10 yıllık öz sermayeleriyle Konya 3. Organize Sanayi Bölgesi’nde dev bir tesis kurduklarını belirten Kafalı, eylül ayında Türkiye’de ilk defa tohumculuk fuarını Tarım İl Müdürlüğü’nün desteğiyle düzenleyeceklerini bildirdi.

Devlet Destekli Tarım Sigortasında Yenilikler Yapıldı

ERKEK BESİ SIĞIRLARI İLE MEYVELERDE ÇİÇEKLENME DÖNEMİ  SİGORTA KAPSAMINA ALINDI

“Tarım Sigortaları Havuzu Tarafından Kapsama Alınacak Riskler, Ürünler, Bölgeler ve Prim Desteği Oranlarına İlişkin Karar” 13 Ocak 2011 tarihli ve 27814

sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 2011/1244 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 2011 yılı uygulaması yürürlüğe girmiştir. Bu kararla;
· Çiftçilerimize zor durumlarında destek olmak, üretimlerini devam ettirmelerini sağlamak ve sürdürülebilir üretim için;
· Bitkisel ürünlerde; dolu, fırtına, hortum, yangın, heyelan ve deprem ile sel ve su baskını,
· Açık alanda yetiştirilen tüm meyvelerde don riski,
· Seralarda; dolu, fırtına, hortum, yangın, heyelan, deprem, sel, su baskını ve taşıt çarpması ile kar ve dolu ağırlığı,
· Süt hayvanı sığırlarının ölüm riski,
· Bio-güvenlik ve hijyen tedbirleri alınmış, kapalı kümeslerde yetiştirilen kümes hayvanlarında ölüm riski,
· Denizlerde ve iç sularda yetiştirilen su ürünlerine (Her türlü hastalık, zehirlenme, kaza ve bazı doğal afetler) ölüm riski, sigorta kapsamına

alınmış idi.

2011 yılında ise ilk defa;

· Süt sığırlarına ilave olarak, erkek besi sığırları sigorta kapsamına alınmıştır.
· Açıkta yetiştirilen meyvelerde çiçeklenme dönemi sigorta kapsamına alınmıştır.
· Prim miktarları; meyvelerde çiçeklenme dönemi dolayısı ile sigorta paketindeki diğer riskler hariç sadece don riskinde 1/3 oranında çiftçi

tarafından, 2/3 oranında devlet prim desteği olarak karşılanacaktır.
· Diğer tüm risklerde devlet prim desteği %50 oranında olacaktır.
· Erkek besi sığırlarının sigorta kapsamına alınması ile; yaklaşık 100 bin besi işletmesinin faydalanacağı beklenmektedir.
· Meyvelerde çiçeklenme döneminin sigorta kapsamına alınması ile; yaklaşık 75 bin meyve üreticisinin faydalanacağı beklenmektedir.

Üreticilerimizin Dikkatine !
· Üreticilerimizin sigorta süresinin kısıtlı olmasını da dikkate alarak, en kısa zamanda ürünlerini, seralarını ve hayvanlarını sigortalatmaları

gerekmektedir.
· Öncelikle çiftçilerimizin, Çiftçi Kayıt Sistemindeki (ÇKS) bilgilerini güncellemeleri gerekmektedir.
· Ayrıca, kapsamdaki riskler dolayısı ile zarar gören çiftçilerimiz 2090 sayılı Kanun kapsamında hiçbir yardımdan faydalanamayacaklardır.

Hayvancılık Destek Ödemeleri Başladı

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, bakanlığın hayvancılık destekleme ödemelerinin devam ettiği ifade edildi. Hayvancılık desteği ödemeleri kapsamında 1. dönem besi sığırı için 8 Haziran’da (yarın) destekleme ödemesi yapılacağı belirtilen açıklamada, “Yapılacak 1. dönem ödemelerde, 250 başa kadar birim hayvan başına 300 lira, 250-500 baş arası hayvanlar için birim başına 150 lira, 500 baş ve yukarı hayvanlar için ise birim başına 75 lira ödenecek” denildi.
Desteklemelerden faydalanmak isteyen üreticilerin müracaatlarının devam ettiği belirtilen açıklamada, “Önümüzdeki günlerde 2. ve 3. dönem ödemeleri de yapılacak.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, üreticilerimize hayvancılık desteklemeleri kapsamında, 2011 yılı içinde 1 milyar 300 milyon lira ödeme gerçekleştirdi” ifadesinde bulunuldu.

İthal Hayvanlar Gemiden İnmeden Satılıyor

İthalat kapıları açılan hayvancılık sektöründe Uruguay ve Avustralyadan hayvanları gemiyle Türkiyeye getirip, gemiden satışa sunmak oldu.

Bazı gazetelerde de hayvancılık firmalarının bu yöndeki reklamları dikkat çekiyor. ‘Şok fiyatlar’ başlığıyla çıkan ilanlarda Uruguay ve Avustralya’dan gelen hayvanları taşıyan gemilerin Türkiye’ye ulaştığı belirtiliyor. Şirket yetkilileri de, ilan üzerine kendilerini arayan potansiyel müşterilere “İsterseniz limandaki gemileri ziyaret ederek hayvanlara bakabilir veya çiftliklerden hayvan seçimi yapabilirsiniz” yanıtını veriyor. Şirket yetkilileri, sipariş üzerine de hayvan getirdiklerini vurguluyor.

Rekabet gazete ilanlarına yansıdı;
Bugüne kadar reklam piyasasına uzak duran hayvancılık sektöründe, artık firmalar yurtdışından getirdikleri hayvanları müşterilerine ‘gazete ilanları’ ile tanıtıyor. Ürdünlü Hijazi ve Gosheh firması, hafta sonu gazetelere verdiği ilanlarda “Gemilerimiz Türkiye’ye gelmeye devam ediyor. Daha önce Uruguay’dan gelen, Avustralya’dan gelecek olan gemimizdeki ve Çorlu’daki çiftliğimizden besili büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarımız çok özel fiyatlarla satışa sunulmuştur” ifadelerine kullandı.

İlanda ‘Şok fiyatlar’ ifadesi dikkat çekerken, gemiden ve çifliklerden fotoğraflar kullanıldı. Tarım Bakanlığı yetkilileri de, son dönemde sektörde artan rekabet nedeniyle, hayvancılık sektöründe daha önce çok da kullanılmayan reklamların devreye girmeye başladığını belirtiyor. Hayvan ticareti yapan firmaların bir kısmının sipariş alıp daha sonra gemilerle hayvanları getirdiğini vurgulayan yetkililer, bir kısmının ise hayvanları Türkiye’ye getirdikten sonra müşteri arayışına başladığını belirtiyor.

21 Temmuz 2011 Perşembe

Kanatlıların Dış Parazitleri İle Mücadele

Tavukların dış parazitlerinden en önemlileri bitler, pireler ve uyuz böcekleridir. Hayvanlara rahatsızlık verirler, zayıf düşürürler.

Bitler

Baş biti, vücut biti, kanat biti diye yaşadığı bölgeye göre ayırıyoruz.

Baş biti çoğaldığı zaman hayvanı öğle rahatsız eder ki hayvan yem yiyemez, uyuyamaz. Düşkünleşir verimi azalır.

Kanat biti çok küçüktür. İnce tüyleri yerler. Sarı renkli esmer yeşilimsidir. Fazla rahatsızlık vermezler.
En yaygın ve en önemli olanı kırmızı tavuk biti denenidir. Kümeslerde güvercinlerde çok bol görülür. Armut biçiminde, kırmızımtırak siyah-kırmızı renktedir. Genç hayvanları çok severler. Hayvanı müthiş rahatsız ederler. Kaşındırırlar. Hem de bolca kan emerler. Eğer çok sayıda olurlarsa , genç kanatlıları 8-10 günde öldürürler.

Pireler

Bunlar da kanatlılara rahatsızlık verirler. Sayıları çoğaldıysa, mücadele etmek gerekir.

Keneler

Aslında güvercinlere ait olan bir kene cinsi tavuklarda da görülür. Yassıdırlar. Geceleri tavuklardan kan emerler. Bir defa kan emdi mi, 4-5 sene kan emmeden yaşayabilirler.
Fazla sayıda olunca, tavukları kansız bırakır. Şiddetli kaşıntı yapar. Bulaşıcı tavuk hastalıklarını taşıdıkları için zararlıdırlar.

Uyuz böcekleri

Tavuklarda uyuz hastalığına yol açarlar. İki çeşit uyuz böceği vardır:

A- Kireç ayak uyuz böceği

Kanatlıların ayaklarında kireçlenme yapar. Onun için bu adı alır. Parazit kireçli kabuklar yapar, bunun altından cildi deler, iltihap meydana getirir. Topallık vardır. Ayaklar anormal bir görünüm alır.

B-Vücut uyuz böceği

Kanatlıların tüylerinin diplerinde yaşar. Tüyleri döker, deride iltihaplanma yapar. Şiddetli kaşıntı ile hayvanı rahatsız eder.

Dış parazitlerle savaş

Barınaklar akarisit ilaçlarla dezenfekte edilir. Badana çok yararlıdır. Yemlikler iyice temizlenmelidir.
Tavuklar parazitlere karşı toz, serpme, banyo şeklinde akarisit ilaçlarla ilaçlanır.

Organik Gübreleri Kullanma

Ahır gübreleri, organik gübreler olarak birinci sırada olmasına rağmen, kulanımında azami faydaların sağlanması bakımından toprağa tatbik edilmeden önce, içeriğinin bitkinin alacağı forma dönüşütürmesi gerekmektedir.


İçindeki zararlı bakterlerin bertarafının sağlanarak toprakta zararlı patojen bakteri populasyonların aktifliğini artırmadan, etkin olanları aktif edecek yönde işleme tabi tutarsak, gübrelerimizin bitkiler tarafından daha etkin alımını sağlarken, toprağımızdaki bakteri populasyonlarından etkin olanlarada besin maddesi sağlıyarak topraktaki canlılığın artmasıyla toprak içersinde bulunan zararlı atıklardan pestistlerin parçalanarak zararlı toksinlerin toprak yararına dönüşünüde sağlamış olacağız.


Diğer taraftan çözünemez forma dönüşmüş olan bitki besin maddelerininde toprak canlıları tarafından ayrışması sağlanarak bitkilerin beslenmeleri için emilim forumlarına dönüştürmüş olacağız.


Bu işlemler genelde kompost işlemi içersinde yapılarak toprak yapısına uygun iyi bir toprak şartlandırıcılığı içinde görülsede, kompostun oluşum sürecinde bazı farklılıklardan dolayı işlemin farklı mikro organizmalırın sürece katılmasıyla işlemin sonucunda faklı oluşumlar meydana gelmektedir.


Her türlü ahır gübrelerinin kompostlaştırma işleminde etkin olan mikro organizmalara bu işlemi tamamlatmak istiyorsak, bu işin yöntemi havasız ortamda faaliyet gösteren mikroorganizmalara yaptırmak zorunluluğu vardır, kompostumuzda faydalı(etkin) mikroorganizmalarla aktiliğinin sağlanarak bu tür mikro organizmaların kompostumuzda çoğalarak hakim duruma gelmesiyle de, ahır gübreleri bitkilere uygulamasında en verimli ve yarayışlı bitki besin maddesi sağlanarak, toprak yapısınıda en iyi toprak şartlandırıcı duruma gelimiş olacaktır.