AŞAĞIDAKİ YAZILAR
EHLİ SÜNNET ALİMLERİNİN KİTABLARINDAN
ALINTIDIR.
BİR HARFİ DAHİ DEĞİŞTİRİLMEDEN
NAKLEDİLDİ
Allahü teâlâ, dünyâda bütün insanlara acıyarak, fâideli şeyleri
yaratıp göndermekdedir. Dünyâda iken, günâhlarına tevbe etmiş
olan mü’minlerin günâhları ne kadar büyük olsa da, âhiretde,
bunları muhakkak afv edecekdir.
Allahü teâlânın emrlerine (Farz), yasak etdigi şeylere (Harâm)
denir. Peygamberin emrlerine (Sünnet), yasaklarına (Mekrûh)
denir. Bunların dördüne (Islâmiyyet) denir. Kalbde îmân bulunmasına
alâmet, ahkâm-ı islâmiyyeyi beğenmek, kabûl etmekdir.
Bir sünneti bile beğenmiyenin îmânı gider, kâfir olur. Îmânı
var iken, islâmiyyetin bir hükmüne uymıyan kimseye (Fâsık) denir.
Islâmiyyete uymamak (Günâh) olur. Kâfir, Cehennemde sonsuz
yanacak, fâsık, günâhı kadar yanacak, sonra Cennete götürülecekdir.
Îmânı olup, islâmiyyete uyan kimseye (Sâlih kul) denir.
Dağda, çölde yasayıp da, dinden, islâmiyyetden haberi olmıyan
kimse, kâfir ve fâsık olmaz. Kıyâmetde hesâblaşdıkdan sonra,
Cennete ve Cehenneme girmez. Hayvanlar gibi yok edilirler. İlâhî
dinlerden islâmiyyet, büyük se’âdete sebeb olan çok büyük
ni’metdir. Bu ni’metin kıymetini anlamıyanlar, cezâlarını çekeceklerdir.
Her müslimânın, hergün beş vakt (nemâz kılması) lâzımdır. Bu
nemâzlar, kalbde îmân bulunduğuna alâmetdir. Bu nemâzlara
inanmıyan (Kâfir) olur. Bozulmuş olan bir semâvî dîne inanan kâfire
(Ehl-i kitâb) ya’nî (Kitâblı kâfir) denir. Buna inanmıyan kâfire
(Müşrik) denir. Kâfirlerden yehûdîlerin ba’zıları ile hıristiyanların
çogu, müşrikdir. Simdi yer yüzünde müşrik olmıyan bir kâfir yok
gibidir. Muhammed aleyhisselâmın ba’zı sözlerini yanlış anlıyan ve
anlatan müslimâna (Bid’at sâhibi) müslimân denir. Bunlardan, Muhammed aleyhisselâmın
bir sözüne bile inanmıyanlar kâfir olur. Muhammed
aleyhisselâmın sözlerini hiç değişdirmeden inanan müslimânlara
(Ehl-i sünnet) olan hakîkî müslimân denir. Bu hakîkî müslimânların
reîsi Imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe Nu’mân bin Sâbitdir. Ehl-i sünnet
i’tikâdında olan hakîkî müslimânlar, ibâdet yapmakda, dört
mezhebe ayrılmıslardır: (Hanefî, Şâfi’î, Mâlikî ve Hanbelî) mezhebi.
Bu dört mezheb birbirlerini kardeş bilirler. Birbirlerinin arkasında
nemâz kılarlar. Bu hakîkî müslimânları bozuk olan bid’at ehli
ile karışdırmamalıdır. Bid’at ehli olanlar islâmiyyeti içerden yıkmakdadırlar.
Elhamdülillah! Bugün yer yüzünde bulunan müslimânların
çoğu, dogru yol olan, (Ehl-i sünnet) mezhebindedir. Bozuk
yolda olan vehhâbîlerle sî’îler azalmakdadır.
Islâm dîninin inançlarını, emrlerini ve yasaklarını doğru olarak
bildiren binlerle kıymetli kitâb yazılmış, bunların çoğu yabancı dillere
çevrilerek, her memlekete yayılmısdır. Bu doğru kitâbları yazan
islâm âlimlerine (Ehl-i sünnet âlimi) denir “rahmetullahi teâlâ
aleyhim ecma’în”. Buna karşılık, yalnız kendi zevklerini düsünen,
kısa görüşlü kimseler ve mevki’ ile, para ile, ingilizlere satılmış
olan ahmaklar, her zemân, islâmın fâideli, feyzli ve ışıklı yoluna
saldırmış, Ehl-i sünnet âlimlerini lekelemeğe, islâm dînini degisdirmeğe,
müslimânları aldatmağa ugrasmışlardır. Müslimânlar ile
dinsizler arasındaki bu mücâdele her asrda olmuş ve kıyâmete kadar
olacakdır. Cenâb-ı Hak, böyle olmasını ezelde irâde buyurmuşdur.
Hangi fırkadan olursa olsun, nefsine uyan ve kalbi bozuk olan
Cehenneme gidecekdir. Her mü’min, nefsini tezkiye için, ya’nî nefsin
yaratılışındaki küfrü ve günâhları temizlemek için, her zemân
çok (Lâ ilâhe illallah) ve kalbini tasfiye, ya’nî nefsden ve şeytândan
ve kötü arkadaşlardan ve zararlı bozuk kitâblardan gelmiş olan
küfrden ve günâhlardan kurtulmak için (Estagfirullah) okumalıdır.
Ahkâm-ı islâmiyyeye uyanın düâları muhakkak kabûl olur.
Nemâz kılmıyanın ve açık kadınlara, avret yeri açık olanlara bakanın
ve harâm yiyip içenin ahkâm-ı islâmiyyeye uymadığı anlasılır.
Bunların düâsı kabûl olmaz.
(Mala, mülke olma mağrûr, deme var mı
ben gibi. Bir muhâlif yel eser, savurur harman gibi!)
sözü meshûrdur.
Herkes malını ve mülkünü, Allahü teâlânın izn verdiği
kadar kullanır. Fazlasını kullanmak ve başkasının mülkünü kullanmak
hiç câiz degildir.
Allahü teâlâya hamd olsun! Resûlullaha salât ve selâm olsun!
Onun temiz Ehl-i beytine ve âdil, sâdık Eshâbının “radıyallahü teâlâ
anhüm ecma’în” hepsine hayr düâlar olsun!