DÜNYADAN İLGİNÇLİKLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DÜNYADAN İLGİNÇLİKLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Haziran 2015 Pazartesi

Parite Olayı: İlginç Ve Enteresan

Parite Olayı

Olay, henüz döviz kurlarının uygulanmadığı yıllarda ABD-Kanada sınırındaki bir şehirde geçmektedir:

     ABD ve Kanada malum ki para birimi olarak 'dolar' kullanmaktadırlar. Yalnız her iki ülke de kendi paralarının daha değerli olduğunu iddia etmektedirler. Şöyle ki Kanadalılara göre:

     1 ABD Doları= 90 Kanada Centi, Amerikalılara göre ise :
     1 Kanada Doları= 90 ABD Centi.

     Bir amerikalı, cebindeki 1 dolarla dolaşmaya çıkar. Bir ara karnı acıkır ve simit alır (amerikan simiti!). Simitin fiyatı 10 centtir. Cebindeki 1 doları verir. Simitçi bozuk para ararken cebinin bir köşesinde 1 Kanada doları bulur, onu verir (90 cente eşit ya!). Derken sınırı yürüyerek geçer ve Kanada da dolaşmaya başlar. Kaleme ihtiyacı olduğunu hatırlar. Girer bir kırtasiyeciye. Kalemin fiyatı da 10 Kanada centidir. Cebindeki 1 Kanada dolarını verir. Kırtasiyeci de para üstü olarak 1 ABD doları verir. Oradan da ayrılıp evine döner. Sonra düşünmeye başlar:

     - Yahu sabah evden çıkarken cebimde 1 ABD dolarım vardı, şimdi de 1 ABD dolarım var. Pekiyi simitle kalemin parasını kim verdi?


14 Aralık 2014 Pazar

İLGİNÇ KISA BİLGİLER


* 18 Şubat 1979 yılında sahra çölüne kar yağmıştı.
  * ABD’de, yaşları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste ya da gözaltında tutulmaktadır.
  * Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür.
  * Albert Einstein dokuz yaşına kadar düzgün konuşamamıştı.
  * Amerika’da her saat 40 kişi kanserden hayatini kaybediyor.
  * Amerika’da satışa sunulan ilk cd, Bruce springsteen`in "Born in Theusa" albümüdür.
  * Amerikan havayolları, uçuşlarda yolculara sunduğu kahvaltılarda her tepsiden bir zeytini kaldırarak 1987 yılında 40 bin dolar kar etmiştir.
  * Aslanlar bir günde 50 kez sevişebilirler.
  * Atların insanlardan 18 tane fazla kemiği vardır.
  * Avustralya’daki tuvaletlerin sifon suları saat yönünde akar.
  * Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar.
  * Başkan John F. Kenndy, yirmi dakikada dört gazete okuyabilirdi.
  * Baykuş mavi rengi görebilen tek kustur
  * Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı.
  * Bir Big Mac hamburgerin ekmeğinde ortalama 178 adet susam bulunuyor.
  * Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.
  * Bir devekuşunun gözü beyninden büyüktür.
  * Bir Erkek Hayatının Ortalama 3350 Saatini Tıraş Olmak İçin Harcar.
  * Bir hamamböceği kafası koptuktan sonra açlıktan ölmeden dokuz gün yaşayabiliyor.
  * Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzunu dolduracak kadar tükürük salgılar.
  * Bir karınca kendi ağırlığının elli kati ağırlığı kaldırabilir.
  * Bir karıncanın koku alma yeteneği en az bir kopeğinki kadar gelişmiştir.
  * Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
  * Bir kromozom bir genden daha büyüktür.
  * Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.
  * Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarının büyüklüğüne eşittir.
  * Birinin yüzünü hatırlamak için beynin sağ tarafı kullanılır.
  * Buckingham sarayında 602 oda bulunuyor.
  * Bugüne kadar bilinen en ağır böbrek taşı 1.36 kg
  * Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya’nın İshigaki Adası’nda 85 metre yüksekliğine ulaşmıştır.
  * Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve Belçika’dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.
  * Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat daha uzundur.
  * Central park`ta yüzmek yasalara aykırıdır.
  * Çocuklar baharda daha fazla buyuyor.
  * Dalmaçyalılar gut olmayan tek köpek cinsidir.
  * Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur, sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur.
  * Döllenmeden sonra çocuğun boyu 5 milyon kat buyur...
  * Dünyada her dakika iki tane düşük şiddette deprem olmaktadır.
  * Dünyada insan başına düşen karınca sayısı bir milyondur.
  * Dünyadaki hayvanların yüzde sekseni altı ayaklıdır.
  * Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı.1878 yılının şubat ayında    Connecticut New Haven’da yayımlanmıştı.
  * Dünyanın bir numaralı domuz üreticisi ve tüketicisi cinliler.
  * Dünyanın en büyük şeker ihracatçısı Küba’dır.
  * Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi bambu, bir günde 90 cm kadar uzuyor=.
  * Eğer Barbie gerçekten yaşasaydı vücut ölçüleri 97–72 82 cm olacaktı.
  * Eiffel Kulesi’nin tepesine çıkana kadar 1792 basamak vardır.
  * Elektrikli sandalye bir dişçi tarafından icat edilmiştir.
  * En fazla asfaltlı yola sahip ülke Fransa’dır.
  * En yakin oldukları noktada, Rusya ve Amerikanın birbirlerine uzaklıkları dört km `den daha azdır.
  * Erkekler kadınlara göre on kat daha fazla renk koru oluyorlar.
  * Eskimo dilinde kar yağışlarının farklarını tarif etmek için kullanılan yirmiden fazla sözcük vardır.
  * Fareler kusamaz.
  * Filler zıplayamayan tek memelidir.
  * Gecen 3500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır.
  * Global ısınma yüzünden yükselen deniz seviyesi 2050 yılında Shangai ve deniz kıyısındaki diğer cin şehirlerinde büyük sellere neden olacak. Bu sellerde 76 milyon kişi evsiz kalacak.
  * Gözleri açık tutarak hapşırmak imkânsızdır.
  * Gözlerimiz hiçbir zaman büyümez. Ama burnumuz ve kulaklarımızın büyümesi asla sona ermez.

6 Aralık 2014 Cumartesi

Onlar Ölümü Reddediyorlar ?Onlar Gerçekten Ölümsüzmü


İnsan bedeni, temel olarak kendini yenileyen ve onaran bir yapıdır; her üç günde bir deri elbisemiz yenilenir çünkü hücreler sabit olarak bölünür ve çoğalırlar ama bunun da bir sınırı vardır. Derinin büyük kayba uğradığı hallerde yetişemezler. Birçok hücre yaşlanır, DNA bunu engelleyemez veya DNA yenilenmez, zincir genetik olarak proteinlerin hasar görmesi için serbest bırakılmıştır. Berkley Üniversitesi’nden molekül bioloğu Judith Campisi, deri ve bağışıklık sistemindeki yaşlı hücre kümelerinin, 70 yaşlarındayken 30 yaşlarındakilere göre üst düzeylerde olduğunu tanımlandı. Bu iki sistemdeki yüksek oranda hücre bölünmesi öncelikle görünür yaş demekti. Öyleyse yaşlanma oluşumu için kayıp ve hasar daha çok hücre gruplarının sorumluluğundaydı. Bitkinlik, bedenin yıpranmasının doğal sonucudur, kromozomlar DNA’nın ayakkabı bağı benzeri yapısıyla ilişkilidir, DNA başlıklarına ise “Telomer” denir, bunlar DNA zincirinin veya bağının dağılmasını engellerler ve kromozomlar her bölündüklerinde yeni DNA zincirini oluşturmak için hazırdırlar ama telomerler bunu kısa tutarlar veya uzun sürmesine engel olurlar. Sonuç olarak, telomerler yeni DNA’nın oluşması için gereken sürenin kromozomlar tarafından kullanılmasına izin vermezler.

Hücrelerin içini bir reaktöre benzetebiliriz, hücre sürekli yakıt üretir. Yaşlı insanlardan alınan hücrelerin araştırılması, bu yakıtın daha döllenmeden hemen sonra bir fetüs halindeyken tüketilmeye başlandığı göstermiştir. Kuramsal olarak, hücrelerin bu kadar hızlı ve çok çalışmasını engellemek ve yakıt tüketimini azaltmak mümkündür ama bu henüz kuram aşamasındadır. Çünkü hücrelerin insan olduktan sonra neden böyle çalıştıklarının cevabı henüz yoktur. Beden, enerjisinin büyük kısmını, yemekten sonra hazmederken kullanır, bir çok insanın metabolizması yavaştır, bazıları ise diet yaparak bu enerjinin kullanımını azaltmaya gayret ederler. Biologlar, laboratuar farelerinin yiyeceklerini ikiye bölüp azaltarak, yaşamlarını % 40 oranda uzatmayı başardılar. Los Angeles California Üniversitesi’nden biolog Roy Walford, günlük ihtiyacı olan 3000 kaloriyi, 1800’e indirerek, 120. yaşını kutlamayı umut ediyor. Walford’a göre yiyeceklerin azaltılması ve daha önemlisi doğru alınması, sağlıklı hücrelerin zarar verici ve yıkıcı protein gruplarından korunması yolunda ciddi bir adımdır. Özellikle de, E vitamini gibi antioxsidant vitaminlerin üst düzeyleri çok yararlı olmaktadır.

Ölümsüzlük yasal mı?

Biolojik araştırmaların umulmadık sonuçları yaşlanma oluşumunda yeni buluşları ortaya koyuyor ama normal olarak bunlar kısaltılmış olarak ancak özel tıbbi veya bilimsel yayınlarda yer alıyorlar ve toplum bunlardan haberdar olamıyor. Bunun için bir kuruluş oluşturuldu; “Yaşamı Uzatma Vakfı” kar amacı gütmeyen bir örgüt ve işi sağlıklı uzun ömür araştırmalarını duyurmak ve desteklemek; son haberler iletiliyor, yeni teknikler tanıtılıyor ve yeni ürünler duyuruluyor. Kuruluşun amacı, üyelerinin uzun yaşamaları için yardımcı olmak ve gelecekte gerekecek fonları yaratmak; ana hedef ise fiziksel ölümsüzlük. Slogan olarak da “Biz çabuk yaşlanmıyoruz, çabuk ölmüyoruz” diyorlar. 16 yıl evvel Hollywood’da Saul Kent ve William Faloon tarafından kurulan “Yaşamı Uzatma Vakfı”nın başı yasalarla dertte. Öncelikle önerdikleri özel beslenme metodları ve ilaçlara karşı çıkmaları yüzünden, FDA “ABD Beslenme ve İlaç Dairesi” tarafından sıkıştırılıyorlar. Ticari sistemin dışında olmaları bir diğer handikap. En büyük savaş ise, son yılların ünlü gençlik ilacı olan Melatonin için yaşandı ve yaşanıyor. Melatonin bir hormon ve bedeni yeniliyor. “Yaşamı Uzatma Vakfı”, Melatonin’nin ticari amaçlı tıp kuruluşları ve doktorlar tarafından kontrol edilmesine karşı çıkıyor, benzeri diğer alternatif sağlık kuruluşları tarafından da desteklenen bu mücadelenin amacı ise, Melatonin ürünlerinin serbest ve ucuz satılması. Uzun süreli hastaların ilacı kullanmaya bütçeleri yetmiyor, buna rağmen dev ilaç tröstleri buna hiç aldırmadan kısıtlamayı sürdürüyorlar ve savaş sürüyor.

Onlar ölümü reddediyorlar ?

Öte yandan, ölümsüzlüğün şu anda varolduğunu da söyleyebiliriz. Uluslararası Ebedi Toplum Organizasyonu adlı kuruluş üç kişiyi ölümsüz olarak ilan etti; Charles P. Brown, Berna Deane ve James R. Stroke bir sosyal program oluşturdular; fiziksel ölümsüzlüğün bedenlerimizde gerçekten şifrelendiğini iddia ediyorlar, hücreler buna hazırlar, iş sadece onları bu oluşum için uyandırmakta. Bu üç ilginç insan “Together Forever-Ebediyen Beraber” adlı bir kitap yazarak olayı iyice tırmandırdılar; bakın ne yazmışlar; “Ölümsüzlük hücrelerini hissediyoruz, beden ölüm uykusuna benzeyen derin uyku nedeniyle buna zaten deneyimli. Ölümsüzlük zaten insanın en büyük arzusu ve amacı olarak hücrelerimizde her an titreşmektedir ve bu titreşim enerjisi hücrelerimizle bilincimiz arasında karşılıklıdır; derinlerde bunu anımsıyoruz; sürekli olarak, evet, ölümsüz doğdum, ölmek için doğmadım, demeliyiz; işte hücrenin uyanışı budur...”

Bu üç kişi, kendileri gibi düşünenleri biraraya toplayarak Scottsdale Arizona’da bir komün oluşturdular. Orada ilahi ölümsüzlüğü, fiziksel yenilenmeyi kovalarken, bedenlerini temizlemeye çalışıyorlar. O kadar ilginç düşünceleri var ki, oluşturdukları ölümsüzlük enerjisinin kendilerini kazalardan koruyacağına da inanıyorlar. Bütün bunlar bir yana ama bu olaya bilim dünyasının olumlu baktığı tek birşey var; o da bilinçaltının ölümü ve öleceğini önceden kabullenmiş olması, ama bu bir kuram, henüz bilinmeyen bir yöntemle bilinçaltı ölümü reddederse acaba neler olacaktır? Örnek ise, ölümcül hastaların çok azında görülen ölüme direnme gücü ve sonunda hastalığı yenmeleri; onlar ölümü reddediyorlar ve Azrail eli boş yerine dönüyor; İşte, gizem burada ama nasıl?

İnsanın ötesi...

Felsefi olarak İnsanlık mental, fiziksel ve sosyal olarak üst düzeylere ulaşma uğraşı içinde. Ölümsüzlükçüler, şu an içinde bulunduğumuz evrim düzeyinin çok uzadığı düşüncesindeler. Buna inananlar içinde bilindiği gibi, bedenlerini iddialara göre hemen ölmeden evvel ve genel olarak da ölür ölmez likit nitrojen içinde donduranlar bulunuyor. Bir kısmı ise, ölümsüzlüğün insanların bilinçlenmesiyle oluşacağını düşünüyorlar. Tıp ve psikoloji, insanın kişiliğinin nereden kaynaklandığını söyleyemiyor ama biyoloji şunu belirleyebilir; dünyasal insan düşüncesinden ve mental oluşumdan, beyinde çalışan elektriksel sinyaller sorumluysa ve eğer insan kişiliği veya ruh, beyinde bir etki doğuruyorsa yani söz konusu elektriksel sinyallere neden oluyorsa ve benzer bir etkiyi yapay bir beyinde yaratamıyorsak, öyleyse herşey kimyasal değildir ve ayrı, farklı birşey biryerlerde vardır. Bilgisayarları aklınıza getirin; bilgisayarın “hardware” denen teknik yeterliliği yani bedeni vardır, her program “software” ise bir kişiliktir; bedenin yani bilgisayarın farklı özelliklerini ayrı düzeylerde kullanır, hele bir de bilgisayarın ana belleği çok büyük veya genişse. Ama sorun hızdır, bilgisayar insandan hızlı bir hesabı yapabilir fakat bunu nasıl yapacağını kendi düşünemez. Anlaşılabildiyse, beden=bilgisayar ile program=kişilik/ruh benzerliği olabildiğince ortadadır.

Sonuçta görülüyor ki, insan ölümsüzlüğe, bilinç olarak, bilgelik olarak, istek olarak, hatta tıbbi olarak hazırdır ama yaşam biçimi olarak, tüm alışkanlıklarıyla ve oluşturduğu sistemlerle hazır değildir. Buna daha çok zaman var; belki de gerçekten evrim artık yeni bir aşamaya yani insanötesi insan aşamasına geçmeli...

Ve …

Bir veya birkaç olayla ölüm ötesini kesin olarak tanımlamaya kalkışmak geleceğin araştırmalarına yarar sağlamayacaktır. Belki de bazı kesin olaylar veya kesin bir olay, tarihsel literatürün zengin arşivinde saklıdır, yukarda verilen olaylar buna örnek olabilirler. Ama geçmişteki olaylar ve çalışmalar, günümüzdeki parapsikolojik kişiliğin dışında kalmaktadır. Güncel parapsikolojinin ağırlıklı bilimsel bakış açısı, ölüm ötesi örneklerini veya savlarını kolay kabul etmemekte hatta dışlamaktadır. O zaman da geriye kişisel görüşler kalmaktadır yani ölüm ötesi hakkında özgün düşünceler oluşturabiliriz ama öteye geçemeyiz. Ölüm kendi kapsamı, niteliği ve niceliği yönünden bir son olmamalıdır dendiğinde, özgün bir görüşü ortaya koymuş oluruz. Bu durumda hem uyarıcı, hem de çok güç sorularla karşılaşırız; Kişisel ölüm deneyleri hangi açıdan değerlendirilecektir? Ve en önemlisi öteki dünyanın doğal yapısı nasıldır?

Yanlı da olsa ölüm sonrası merakı ve ilgisi uygar toplum düzeyinde ve kültürel göstergenin peşisıra yükseliyor. Sayısız kitap yayınlanıyor, NDE, mistik görüntüler, melekler ve ilahi yolculuklar, binlerce kitap yıllardır peşpeşe yayınlanıyor. Yaşam sonrası için tek bir yol var, o da bir sürpriz neyse ki bizim sürpizlere dayanma kapasitemiz çok yüksek ama kendimize ne istediğimizi sormamız gerekiyor; duyularım söylüyor ki, bir yer var ve biz oradan geldik ama yine oraya gidecek miyiz? Yani eve?

O yer var ve orası tümüyle öteden beri bizim kaderimiz.

En tatmin edici olabilecek ve kesin geçerliliğe sahip metod, tutarlı olması kaydıyla ölülerle kurulabilecek bir ilişki türüdür ama şu ana kadar bu yöntem başarılamamış veya bulunamamıştır, hatta büyük bır olasılıkla da o gün asla gelmeyecektir. İnsan düşüncesi çok karmaşık ve tutarsızdır işte bu özelliği nedeniyle hiçbir konuda ufku doğrudan görememektedir. Parapsikolojinin en başarılı adımı, ölüm ötesini araştırmayı saygın bir hale getirmesi olmuştur ama hala çok az şey bilinmektedir. Trans medyumluğu, ölüm deneyleri, BDD’ler, ölüm hali vizyonları ve reenkarnasyon olayları hakkında daha öğrenilecek çok şey vardır. Belki bir gün, şok edici etkin bir ışık parlayacak, ölüm ötesi ilişki aydınlanacak ve ölüm şoku o andan sonra cevapsız bir soru olmayacaktır. Fakat açıkça söylemek gerekir ki, zekanın yetileri ne olursa olsun şu anda söylenenler ancak birer spekülasyondur; bazen küstahça, bazen fanatikçe veya iyimserlikle. Ölüm ötesi olayı etkileyicidir ama henüz tanımlanmamıştır.

Ölümsüzlük bizi melek veya vampir mi yapacak?

Ve ölümsüzlük gibi evrensel bir konuda, öncelikle olumlu düşünmeliyiz. Ama dünyasal sorunlarımız vardır ve bunlar bizi korkutabilir; özellikle III. Dünya Ülkeleri’ndeki nüfus yoğunluğu ciddi ve endişe vericidir. Savaşlar sadece kaynakların ele geçirilmesi gibi basit ve ilkel bir neden için yapılmaktadır; doğal afetler ve açlık etkin ve öldürücüdür. Zengin azınlıklar gelişirken, fakir çoğunluk açlıktan ölmektedir; Bu arada, gelişmiş ülkelerde işşizlik dev oranlarda büyürken, emeklilik yaşı, 20-40 yaş arasındaki kuşağın çalışma gücüne katılımını engellemektedir. Emeklilik ödemeleri, 80 yılı aşan uzun bir yaşam ortalamasında devletlere çok pahalıya malolacaktır hatta yıkıma neden olabilir. Ölümsüzler yaşam desteğini nereden alacaklar ve kendi dölleriyle nasıl rekabet edeceklerdir? Ölüm korkusunun kalkması toplumun beklentilerini ve sonuçta düzenini değiştirecektir. Eğer önümüzdeki bin yıl içinde ölümsüz olursak, ya bir melek ya da bir vampir olacağımız kesindir; bugün ektiğimiz tohumlara göre sonucu bekleyip göreceğiz.

Alıntıdır...

18 Kasım 2014 Salı

TUNÇ ÇAĞI JİLETİ

TUNÇ ÇAĞI JİLETİ
Rusya sibirya'da yapılan kazılar'da ortaya çıkarılan sakal kesmek için kullanıldığı sanılan 4000 yıllık ince bronz levha jilet bulundu.

 Uzmanlar ince bronz levhanın her iki tarafınında bilenmiş olduğu saç ve sakal kesmek için kullanıldığını belirttiler.

Şimdiye kadar bulunan en eski jilet geri 18,000 M.Ö. bugüne kadar inanılan ve erken uygular istiridye kabukları, köpekbalığı dişleri ve kayalar üzerinde bilenmiş çakmaktaşından yapılmıştır.
Metal ve kavisli veya oval yapılmış Tunç Çağı sırasında popülaritesi arttı.
Özellikle, genellikle Demir ve Tunç yaş yayılmış Hallstatt-kültür, üyeleri ile bağlantılı idi.

Bazı kişiler öldükleri zaman özenle dekore edilerek sahip oldukları jiletleriyle   toprağa verildi.
Roma liderleri bazen çizimleri ve el yazmalarında jilet tarzı araçları ile tasvir ederken onlar da, Mısır'da kazılarda ele geçmiştir.

11 Kasım 2014 Salı

Dünyada Saklanan 50 Sır


İşte, dünyayı tersine çeviren 50 gerçek:


1- Bir Japon kadını ortalama 84 yıl, bir Botswanalı kadın sadece 39 yıl yaşıyor.

2- Dünyadaki obez nüfusun üçte biri, gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.

3- ABD ve İngiltere, gelişmiş ülkeler arasında en yüksek erken hamilelik oranına sahip.

4- Çin’de 44 milyon kadın kayıp.

5- Brezilya’daki Avon kadınlarının sayısı, asker sayısından fazla.

6- 2002’de idamların yüzde 81’i ABD, Çin ve İran’da gerçekleşti.

7- İngiliz süpermarketleri, müşterileri hakkında hükümetten daha fazla bilgiye sahip.
Dünyada Saklanan 50  Sır

8- AB’deki her inek için verilen günlük 2.50 dolarlık sübvansiyon, Afrika’nın yüzde 75’inin günlük geçiminden daha fazla.

9- 70’in üzerindeki ülkede aynı cinsten iki kişinin ilişkisi yasak, 9’unda ise cezası ölüm.

10- Dünya nüfusunun beşte biri, günlük 1 dolarında altında gelirle yaşıyor.

11- Rusya’da yılda 12 binin üzerinde kadın aile içi şiddet sonucunda hayatını kaybediyor.

12- 1 yılda 13.2 milyon Amerikalı, estetik ameliyat yaptırdı.

13- Kara mayınları nedeniyle saatte bir insan ölüyor ve sakat kalıyor.

14- Hindistan’da 44 milyon çocuk işçi var.

15- Sanayileşmiş ülkelerde insanlar, günde 6-7 kg katkı maddesi yiyor.

16- Dünyanın en çok kazanan sporcusu golfçu Tiger Woods, yılda 78 milyon
dolar, yani saniyede 148 dolar kazanıyor.

17- Amerikalı 7 milyon kadın, 1 milyon erkek yeme bozukluğu çekiyor.

18- 15 yaşındaki İngilizler’in yarısı uyuşturucu kullanmış, dörtte biri sigara içiyor.

19- Washington’daki lobi endüstrisinde 67 bin kişi, her seçilmiş kongre üyesi için 125 kişi çalışıyor.

20- Motorlu araçlar dakikada 2 insanı öldürüyor.

21- 1977’den bu yana ABD’deki kürtaj kliniklerinde 80 bin şiddet ve taciz vakası yaşandı.

22- Mc Donalds’ın altın kemerini tanıyanların sayısı, Hıristiyan tacını tanıyanlardan fazla.

23- Kenya’da bir ailenin gelirinin üçte biri rüşvete gidiyor.

24- Dünyadaki yasadışı uyuşturucu pazarı 400 milyar dolar.

25- Amerikalılar’ın üçte biri, uzaylıların geldiğine inanıyor.

26- 150’den fazla ülkede işkence var.

27- Her gün dünya nüfusunun yedide biri, yani 800 milyon insan aç kalıyor.

28- Amerikalı siyah erkeklerin hapse girme ihtimali, yüzde 33.

29- Dünyanın üçte biri savaş halinde.

30- Petrol rezervleri 2040’da tükenebilir.

31- Sigara içenlerin yüzde 82’si gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.

32- Dünya nüfusunun yüzde 70’i, bugüne dek hiç çevir sesi duymadı.

33- Silahlı çatışmaların dörtte biri, doğal kaynakları ele geçirmek için yaşanıyor.

34- Afrika’da 30 milyon kişi AIDS.

35- Her yıl 10 dil ölüyor.

36- İntiharla ölenlerin sayısı, çatışmalarda ölenlerden fazla.

37- ABD’de her hafta ortalama 88 öğrenci sınıfa silah getiriyor.

38- Dünyada en az 300 bin düşünce suçlusu var.

39- Her yıl 2 milyon genç kız ve kadın sünnet ediliyor.

40- Silahlı çatışmalarda 300 bin çocuk asker savaşıyor.

41- İngiltere’de 2001 seçimlerinde 26 milyon kişi, Pop Idol’un ilk sezonunda 32 milyon kişi oy kullandı.

42- ABD, pornografiye yılda 10 milyar dolar harcıyor.

43- ABD, “haydut devlet” diye ilan ettiği 7 ülkeden 33 kat daha fazla askeri
harcama yapıyor.

44- Dünyada 27 milyon köle var.

45- Amerikalılar çöpe saatte 2.5 milyon plastik şişe atıyor, yani her üç haftada
bir Ay’a ulaşmaya yetecek uzunlukta şişe birikiyor.

46- Sıradan bir İngiliz, günde yaklaşık 300 defa kameraya yakalanıyor.

47- Her yıl 120 bin kadın veya genç kız, Batı Avrupa’ya satılıyor.

48- Yeni Zelanda’dan İngiltere’ye uçakla getirilen bir tane kivi, atmosfere
kendi ağırlığının 5 katı sera gazı salıyor.

49- ABD’nin, BM’ye 1 milyar dolardan fazla borcu var.

50- Yoksul aile çocuklarının psikolojik sorun yaşama ihtimali, zengin aile
çocuklarına göre 3 kat daha fazla..

15 Ekim 2014 Çarşamba

Dünyanın en eski kristali ve parçası bulundu

  Avustralya'da bulunan bir kristalin yaşının 4.4 milyar yıl olduğu belirlendi.

  Avustralya'da bir hayvan çiftliği yakınında bulunan kristalin dünyanın en eski parçası olduğu açıklandı.
  ''Nature Geoscience'' dergisinde yayımlanan araştırmada, saç telinden 2 kat kalın kristal zirkonun 4.4 milyar yıl öncesine ait olduğu belirtildi.
  Wisconsin Üniverstesi'nden John Valley ve ekibi, iki tarihlendirme yöntemi kullanarak parçanın yaşını belirledi.
  Uzman ekibi, bu ilginç ve enteresan kristalin dünyanın oluşumundan (4.5 milyar yıl önce) kısa süre sonrasına ait, bilinen en eski parça olduğu sonucuna vardı.

  Bu incelemeler, dünyanın oluştuktan sonra hızla soğuduğu, dolayısıyla okyanusların ortaya çıkışının da sanıldığından daha eski olduğu teorisini güçlendirdi.
  Valley, asıl merak uyandıranın dünyada yaşamın ne zaman başladığı, hayatın başlaması için dünyanın ne zaman yeterince soğuduğu olduğunu vurguladı.
  Bilim insanı, 4.4 milyar yıl öncesine ait bu kristalin, mikrobik yaşamın 100 milyon yıl sonra başlamış olduğunu düşündürdüğünü de belirtti.