RIZK
Sorun: Dünya düzeninin insan’ın heva ve heveslerinin rehberliğinde kurulması.
Sorun: Dünya düzeninin insan’ın heva ve heveslerinin rehberliğinde kurulması.
Sorunlu amaç: MUTLU olmaktır. Mutlu olmak ise insanın tüm ihtiyaçlarını tatmin etmesi ile mümkündür. Bunun yolu insanın dünyaya, tabiata, diğer canlılara ve eşyaya hakim olmasından geçer. İnsan ihtiyaçları “sınırsız” olduğundan bu hakimiyeti sağlamak için insan sürekli “ilerlemek” zorundadır. İlerlemek için, aklı ile teknoloji üretmek ve bu teknolojiyi kullanarak ihtiyaçları için gereken üretimi başarmak zorundadır. Bu başarıldığında, dünya ve tabiata hakim olacak, sınırsızca üretip, sınırsızca tüketebilecektir ve böylece YERYÜZÜ CENNETİNİ kurabilecek ve amacına ulaşıp MUTLU olacaktır. Bunun başarılması için her yol mübahtır, çünkü her şey insan içindir. Son 50 yıldır insanların ve oluşturdukları toplulukların (devletler) çok büyük bir bölümü hayatı ve amacını bu şekilde algılamakta ve “İLERLEYİP GELİŞEREK MUTLU OLMAK” istemektedirler. Tek kelime ile özetlemek istersek insanlar ve devletler “pastadan” daha fazla pay alarak ZENGİN olmak istemektedirler, çünkü ihtiyaçlarını karşılamanın tek yolu maddi güç (para) elde edip, tüketebilmektir. Bütün insanlar ve devletler bu amaç uğruna yaşamaya başlayınca, sınırsız ihtiyaçlar ve dünyanın sınırlı kaynakları dengesizliğinden dolayı REKABET oluşmaktadır. Bu rekabet insanları kişisel çatışmaya, devletleri ise savaşa sürükler. Son 200 yıllık dünya tarihi bunun açık delilleri ile doludur.
Hayatın tek anlamı ve amacı EKONOMİ olmuştur.
KURAN gözü ile
Kuran’ın ekonomiye bakışı, insanın yaratılışının ve dünyadaki amacının anlamından bağımsız değildir. Kuran’a göre insanın gerçek hayatı bu dünya değil ahiret hayatıdır:
“Size verdiğimiz her şey, sadece dünya hayatının geçimliğidir, ama Allah katında (ahirette) olan daha değerli ve daha kalıcıdır.” (Şura Suresi – 36)
“Zaten (akletseler bileceklerdi ki) şu dünya hayatı (tek başına) geçici bir oyun ve oyalanmadan başka bir şey değildir, Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır, keşke bunu olsun bilebilseydiler” (Ankebut Suresi – 64)
Dünya hayatında insanın amacı :
“O (Allah), ölümü ve hayatı hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için yaratmıştır” (Mülk Suresi – 2)
“Ben, cini ve insi (herkezi), sadece Bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zariyat Suresi – 56)
“Ey insanlar! Allah’ın vadi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın!” (Fatır Suresi – 5)
“Ey insanlar! Allah’ın vadi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın!” (Fatır Suresi – 5)
“İyi bilin ki (tek başına) bu dünya hayatı, bir oyun ve oyalanmadan, albenili bir gösteri ve birbirinize karşı övünme yarışından, mal ve evlat çoğaltma hırsından olurdu. Bu (tiplerin sonu) şu yağmur örneğine benzer; o yağmurun yeşerttikleri çiftçileri pek sevindirir, sonra kurur ve sen onu sararmış görürsün; en sonunda da toz toprak olur. Ama ahrette böyle olmayacak. Ya şiddetli bir mahrumiyet ya da Allah’tan bir bağışlanma ve hoşnutluk olacak: Zira (tek başına) bu dünya hayatı, aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir. (Hadid
Suresi – 20 )
Suresi – 20 )
Kuran’da, insanın yaratılışı gereği mal ve servete çok düşkün olduğundan ve bunu hayatın amacı edinirse, felaketinin çok büyük olacağından dolayı belki de insanın en çok uyarıldığı konulardan biri budur.
RIZK ve REZZAK
RIZK ve REZZAK
Allah, tüm canlıların rızklarına kefildir.
“Hiç şüphesiz, Rezzak (rızık veren) , metin kuvvet sahibi olan Allah’tır” (Zariyat Suresi – 58)
İnsanın imtihan araçlarından birinin de, indirdiği bu rızıkları adil şekilde paylaşması olduğu, bunu yapmayanların imtihanın bu konusundan geçemeyecekleri ve belki de en önemlisi bu konunun bireysel değil toplumsal felaketlere de yol açacağından dolayı insan tarafından insana karşı işlenen en büyük suç olacağını belirtmiştir. Üretilen tüm ekonomik değerler tepeden aşağı hatta hayvanları da unutmayacak şekilde adil bir sistemle paylaşılmalıdır. Servet sahibi olanlar, o servetlerin kendilerinin imtihanı vesilesi ile diğer insanlara adil bir şekilde dağıtmakla görevlendirildikleri için emaneten verildiğini unutmamalıdırlar.
“Allah rızkı kiminize diğerinden daha fazla vermiştir; Peki, kendisine fazla verilenler emirleri altında çalışan insanları servetlerine ortak etseler de onlar da bu konuda eşit hale gelseler ya!Şimdi ( bunu yapıp rızkı adilce bölüştürmedikleri için açlık var deyip, kıtlık var deyip) Allah’ın nimetini inkar mı ediyorlar?” (Nahl Suresi – 71)
Kuran’ın gölgesinde incelediğimiz RIZK ve İNFAK kavramlarının zihinlerimizde inşa ettiği EKONOMİ anlayışı ile, şu an içerisinde yaşadığımız KAPİTALİST sistem ve MODERNİZM’in insana dayattığı EKONOMİ anlayışının birbirinden ne kadar farklı olduğu görülmüştür.
Kainattaki tüm varlıkların yegane sahibi ( EL-MALİK ), ALLAH’tır. İnsanın bedeni dahil tüm canlı ve cansız varlıklar Allah’a aittir ve bize bu dünyada bir emanet olarak verilmiştir. Hiçbir şeye mutlak manada sahip değiliz, her şey bize dünyada yaşantımıza devam edebilmemiz ve bunları nasıl kullandığımız konusunda da imtihan edilmemiz için emanet olarak verilmiştir. Mülk, ALLAH’ındır.
RIZK ve NİMETLERİN de yegane sahibi, yaratıcısı, kaynağı ve vereni ( REZZAK ), ALLAH’tır. Tüm canlıların rızkını Allah inzal etmektedir. Bu konuda güneş, toprak, yağmur, ticaret, üretim araçları, faaliyetler ve insanlar dünya hayat düzenin birer aktörüdür. İnsan, Allah’ın indirdiği bu rızkı adil olarak kullanma, dağıtma ve paylaşma imtihanını da vermektedir. ( Allah tarafından verilmiş yeryüzünün halifesi sıfatı ile ). Bu manada, Allah’ın bize verdiği rızk ve nimetlerden İNFAK etmek, imtihanın bir şartıdır ve mü’minlerde bir meleke bir ahlak haline gelmelidir.
Ekonomi bu dünya hayatının bir ARACIDIR. Asla amacı değildir. AMAÇ, yalnız ALLAH’a kulluk ederek, ve bu kainatın yaratılış senaryosundaki TEK AKIL VE İRADE SAHİBİ VARLIK olarak rolümüzü gerçekleştirmektir. Bu rol için gerekli olan zaruri ihtiyaçları karşılama araçlarını hayatın AMACI haline getirmek, insanı gerçek amaçtan saptıracak ve insanı anlamsızlaştıracaktır. Varlığının ve yaratılışının gerekçesini ortadan kaldıracaktır.
İnsanın bu dünyada işleyebileceği en büyük günah ZULÜM günahıdır. Allah’a karşı zulüm O’na herhangi bir şeyi ortak koşmak sureti ile O’nun hakkını gasp etmektir. İnsanın insana karşı işleyebileceği en büyük zulüm ise kul hakkı yemektir, kulların en önemli hakkı da Allah’ın indirdiği rızk ve nimetlerdeki paylarıdır. Bunları sömüren, çalan, gasp eden, yağmalayan, stoklayan, saklayan, aşırı biriktiren, adil olarak bölüşmeyen mutlaka bir kulun hakkını yemiştir ve bu günahın affı – dünyada tazmin edilmedikçe- yoktur. İsraf , lüks ve aşırı tüketim yasaklanmıştır. Bunları yapanlar diğer ihtiyaç sahipleri için kendileri vesile kılınan malları israf etmek sureti ile onların haklarını gasp etmişlerdir.
Rızk, bir canlının yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan her şeydir. Oksijen, su, yiyecekler, gıdalar, ısı, ışık vb. kısacası canlının canlılığını devam ettirebilmesi için ona gerekli olan şeyler onun rızkıdır. Bunu ayetteki “hareket eden, debelenen, kımıldayan” anlamlarına gelen “dabbe” ifadesinden de anlayabiliriz. Zira bitkilerde canlı sayılırlar ve onların rızıkları güneş ışığı, oksijen, su ve topraktaki bazı maddelerdir. O halde rızk en geniş anlamıyla “canlının yaşamını sürdürebilmesi için ona gerekli olan her şeydir.”
İşte canlıların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için onlara gereken tüm rızkı/koşulları yaratan da Allah’tır. Yani bu ayette Allah bir canlı yaratırken onun yaşamını sürdürebilmesi için gerekli tüm koşulları/rızkı da yaratacağını ifade etmiş olmaktadır.
Örneğin;
Allah insanı yarattı. İnsanın yaşamını sürdürmesi için temel olarak oksijen ve su gerekiyor. Oksijen ve suyu yaratmadığını düşünelim. O halde insan ölecektir.Keza insanın yaşaması için gıdaya, vitamin ve minerallere vb. ihtiyacı vardır.Keza bitkilerin yaşamlarını sürdürebilmesi için güneşe, ışığa, havaya, suya…Hayvanların da başka başka şeylere, şartlara ortamlara ihtiyacı vardır.
İşte Allah canlıları yaratırken tüm bu şartları ve imkanları da birlikte yaratmış tüm canlıların rızıklarını, yaşayacakları yuvaları olan dünyaya belli bir ölçüde ve onları açlığa sürüklemeyecek şekilde serpiştirmiştir. Ve bunu –yani onların rızıklarını yaratmayı- kendi üzerine almıştır.
Yani genelde canlılar, özelde ise insanlar oksijeni, suyu, ışığı, meyve ve sebzeleri ve kendi rızıklarını yaratamazlar. –Allah’dan başka hiçbir sebep de kendi başına bir şey yaratmaya muktedir değildir. Yani dünyadaki canlıların rızıklarını yaratan kör tesadüfler değil Allah’tır- Onların rızıklarını yaratmak Allah’a aittir ve o da taahhüt ettiği gibi dünyadaki tüm canlıların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak ortamları, rızıkları yaratmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder