Sosyal ilişkilerde içtenlik, dürüstlük ve iyi niyet, olumlu temel özelliklerdir. Olmazsa olmaz koşuluyla gündelik yaşamda olması gereken bu özellikler, teknolojiye bağlı modernizm algısı ile olumsuz farklı özelliklere yerini terk etmektedir. Sağlam dostluk ve ilişkilerin kurulmasında belirleyici rol oynayan bu özellikler toplumların da sağlamlığına ve geleceğe güvenle bakmasına neden olmaktadır. Bireylerin birbirine davranışının temelinde olması gereken bu özellikler var olduğu müddetçe toplum birbirine saygılı, sistem kendini koruyabilir özellikte olmaktadır. Bireyler de kendilerine ait müthiş bir özgüven ve fedakârlık duygusuyla ait olduğu toplumdaki yerini almaktadır. Ancak insan sadece olumlu duygu ve düşüncelerden ibaret değildir. Tüm olumlu düşüncelerin karşılığı olan olumsuz söz ve davranışlar da bulunmaktadır. İnsanoğlu genetik yapısı ve çevresel koşullar altında kendisini ifade etmektedir. Bu ifade etme süreci içerisinde kendisinde doğuştan var olan olumlu ve olumsuz pek çok duygusal faktör ile değerlendirme yapmakta, karar alıp vermekte ve uygulamaktadır.
İnsan doğası gereği gün içerisinde yüzlerce kişi ve olayla karşılaşmakta, binlerce yorum, düşünce ve eylem üretmektedir. Her ürettiği düşünceyi eyleme geçirmediği gibi, her eyleme geçirdiğini de sıkı bir şekilde düşünmemektedir. Bu düşünce mekanizması da çeşitli koşullar altında görev yapmakta, insan neyin doğru neyin yanlış olduğunu ve sonuçta ne elde edileceğini hesap etmektedir. Bu amaçla insan düşünce sisteminde “filtre” diyebileceğimiz ve üretilen düşünceleri uygulamaya aktarmadan önce birtakım özelliklere göre süzerek ayıklayacak bir yapı bulunmaktadır. Zira insan beyni, basit veya karmaşık bir olay karşısında yüzlerce yorum üreterek bireyi kendi açısından olumlu, faydalı ve karlı olana yönlendirmeye çalışmaktadır. Beyindeki filtreler ait olduğu bireyin yaşamda ayakta kalmasına, diğer bireylerden öne geçmesine ve toplum karşısında alacağı tavırlara kadar yaşamın her alanında etkili olmaktadır.
Günlük yaşamda hepimiz pek çok filtre kullanırız. Halk arasında “bin düşün, bir konuş” sözü de “filtre kullan” anlamındadır. Aklına gelen her sözü söylemek bu nedenle olumlu bir özellik olarak görülmemektedir. Filtrelerin çeşitliliği, karmaşıklığı ve özellikleri kişinin düşünsel kapasitesini belirlediği gibi kariyer ve dostluk edinme noktasında da mutlak belirleyici olmaktadır. Hangi düşüncenin nerede ve nasıl ifade edileceğini belirleyen filtrelerin varlığı, kişinin yaşamı ve her türlü kazanımı üzerine etkili olmaktadır. Haksızlıklar karşısında susmak veya edilgen olmak, gelecekteki kişisel kazanımlar için gerçekleri dile getirmemek veya örtmek, uzun vadeli kişisel planlar için kısa vadeli zulümler yapmak veya yapılmasına göz yummak beyindeki filtreler kullanılarak yapılan olumsuz davranışlara örnektir.
Filtrelerin varlığı her ne kadar güzel bir olaymış gibi görünse de aynı zamanda kişinin yaşamı boyunca tavrını da belirlemektedir. Hakkın ve gerçeğin ortaya çıkması için bireysel çıkarları göz ardı etmek, zalime yaranmak ve yanlarında makam edinmektense onurlu bir şekilde dik durmak çıkara dayalı filtrelerden kurtulmanın belirtileridir.
Sosyolojik evrimi esnasında beşer aşamasında kalan bireyler dünyevi kazanımlara uygun filtreler kullanırken, uhrevi kazanımlar için yaşayanlar kendisini dünyadaki zararlardan koruyan filtreler yanında “Allah ne der”, “kıyamette hesap verebilir miyim” “Allah’ın emirlerine uygun mu”, “insan olma yolunda bana katkı veya zararı var mı” gibi filtreleri de kullanırlar. Yoksa iyi insan olacağım diye bu dünyadaki bir takım kazanımları tamamen yadsımaz, göz ardı etmezler. Ancak bu kazanımların Allah’ın emirleri ve rızasına uygun düşüp düşmediğine uygun hareket ederler. Tıpkı Hazreti İbrahim gibi haksızlık ve zulüm karşısında gerekli dik duruşu, Allah’a ve emirlerine itaati ve “numune-i imtisal” yani “örnek alınacak model” özelliğini yitirmezler.
Beyinde filtre kullanımının dünyevi ve uhrevi yaşamsal dengeyi sağlaması ideal olanıdır. Denge kaybedilip, bir tarafa ağırlık verildiğinde dünyevi kazanım mümkün olmakla birlikte, uhrevi kazanım elde edilmesi söz konusu değildir. Hatta dünyevi kaygı, endişe ve kazanımlar amacıyla filtre kullanılması durumunda uhrevi kayıplar daha da artmaktadır. Kaybedilen en önemli şey ise bireyin kişiliğidir. Zira elde etmeyi düşündüğü dünyevi kazanımlar için başkasının özgürlük alanını daraltan veya yaşam alanına olumsuz müdahalede bulunmayı sağlayan filtreler, kişiliğinin yozlaşmasına ve ikiyüzlülüğün gelişmesine neden olmaktadır.
Yaşamı esnasında birey kullandığı “ilahi kaynaklı ve insanlık merkezli filtreler” oranında nitelikli insan olma aşamasında ilerlerken, “nefsanî ve menfaat odaklı filtreler” kullanarak ikiyüzlü şeytan olacaktır. Ya da kullandığı filtreler oranında bu iki seçeneğin karışımı veya zamanla iki seçenek arasında gidip gelen garip ve dengesiz bir varlık olacaktır. Bu konudaki tercih tamamen bireyin kendisine ait olup dünyevi ve uhrevi sonuçlarına da kendisi katlanacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder