3 Mayıs 2013 Cuma

KADER



                                

Kader’e İnanmak, İmanın Şartıdır.


İnsanlara gelen hayır ve şer, fayda ve zarar, kazanç ve ziyanların hepsi, Allahü teâlânın takdîr etmesi iledir. Allahü teâlânın, bir şeyin varlığını dilemesine kader denilmiştir. Allahü teâlâ, olacak her şeyi ezelde, sonsuz öncelerde, biliyordu, işte bu bilgisine "Kaza ve kader" denir. Olmasını dilediği şeylerin var olmaması ve yok olduğunu dilediği eşyanın var olması imkânsızdır.
Peygamber efendimiz: deveyi bir yere bağlayıp da mı yoksa hiç bağlamadan mı Allaha emanet edeyim? Diye soran Hazreti Ömer’e
Ya Ömer sen deveyi sağlam kazığa bağla, ondan sonra Allaha emanet et diye cevap verdi.

İnsan cüz’i de olsa bir iradeye sahiptir. İnsan, bu iradesi sayesinde iyiyle kötüyü ayırt edebilir, doğru yolu bulabilir ve hidayete ererek cenneti hak edebilir. Allahu Teala dilediğinin dualarını kabul eder, dilediğine yardımcı olur.  Dilediğine hidayet verir, dilediğinin kalbini mühürler. 

Cebriye ve Mutezile fırkasında farklı kader ve irade görüşü vardır. Cebriye insanın hiçbir özgür iradesini kabul etmeyip “Allah’ın yazdığı olur” derken, Mutezile fırkası kaderi reddederek insanın özgür iradesini savunmuştur. Bu yüzden iki fırka kafirlikle suçlanmışlardır.

                                       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder